KÖTÜLÜĞÜ İYİLİKLE ÖNLEME PRENSİBİ-I

Geçen hafta Cuma günkü yazımı bu prensibe işaret ederek bitirmiştim. Temeli İlâhi kitaba dayalı bu prensip toplumsal hayatımızdaki birçok problemi halledecek güçtedir. Çünkü insani münasebetlerde kötülük, iyilikleri yutan elemandır. Bir kimseye karşı yapılan herhangi bir kötülük, daha önce yapılan bütün iyiliklerin silinip gitmesine sebep olabilir. Kin, öfke ve nefret duygularının kök salmasına sebep olan davranış tarzı, kötülüğe af ile değil de, kötülükle karşılık verilmesidir. Bu konuda ‘iyiliğe iyilik her kişinin kârı; kötülüğe iyilik er kişinin kârıdır’ sözü meşhur olup bu ‘iyilik yap denize at, balık bilmezse, Hâlık bilir’ atasözüyle desteklenmektedir. Düşmanınızı sevin, sizden nefret edenlere siz hayır duada  bulunun,[1] size kötü davrananlar için dua edin. Başkalarına, size davranılmasını istediğiniz gibi davranın.”[2] Allah’ın emirlerinin yaşatılması için gayret edenlere Allah da yardımcı olacaktır.[3]

Tabii ki bizden nefret eden insanlara karşı sıcak duygular besleyemeyiz, bu normal bir tepkidir. Ama onlara karşı sevgi dolu davranışlarda bulunabiliriz. Bu sevgi davranışlarının, onların tutum ve tavırlarında olumlu etkiler yaratacağını umarız. Böylelikle en azından, onlar için olumlu bir şeyler yapmayı seçmişizdir.[4]

Kötülüğü iyilikle ortadan kaldırmak müslümanın en önemli ayrıcalıklarından biri olmalıdır. Bunu gerek Kur’ân’ın vurgularından ve gerekse hadislerin verdiği mesajlardan anlamaktayız. “İyilikle kötülük bir olmaz, Sen (kötülüğü) en güzel bir şekilde önle. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost olur.”[5] Diğer bir ayet-i kerimede “Sen, kötülüğü en güzel bir tutumla sav, çünkü biz onların neler vasfetmekte olduklarını çok iyi bileniz.”[6] Yapılan kötülüklere aldırmamak gerektiği gibi, kötülüklere mümkün olan en güzel iyiliklerle karşılık vermeye gayret göstermelidir. Yapılan kötülüğe aldırmamak, zaten psikolojik olarak muhatabı tesirsiz hale getirecektir. Onun yaptığı kötülüğe karşı iyilik yapabilmek, muhatabın anlam ve fikir dünyasını bombardımana tabi tutacak, farklı bir düşünce tarzı geliştirmesine sebep olabilecektir. Eğer akıllı ve mantıklı bir kimse ise, hatalarını görüp, ders alarak vazgeçecek ve farklı bir davranış tarzıyla pişmanlıklarını ortaya koyacaktır. Ancak bu, tabii ki kolay bir şey değildir.


[1] Bir ayet-i kerime de bu konuya şöyle ışık tutuyor.  Kur’ân, Enâm (6): 108; “Buna rağmen onların Allah’tan başka taptıklarına sövmeyin ki, onlar da cahillikle Allah’a sövmesinler.  Her millete yaptıklarını böyle güzel göstermişizdir.  Sonra hep dönüp Allah’a varacaklar.  O zaman O, kendilerine ne yaptıklarını tamamen haber verecek. ” Burada dikkat edilirse kötü bir davranışa aynısıyla mukabele edilmesinden yasaklama vardır.  Bu iletişime yeni boyutlar getirebilir.

[2] Gary Chapman, Beş Sevgi Dili, çev. Betül Çelik, Sistem Yayıncılık, İstanbul, 2001, s. 167.

[3] Kur’ân, Muhammed (47): 7; “Ey inananlar, eğer siz Allâh(ın dinin)e yardım ederseniz (Allâh da) size yardım eder; ayaklarınızı (hakkı koruma yolunda) sağlam tutar. ”

[4] Chapman, Beş Sevgi Dili, s. 177.

[5] Kur’ân, Fussılet (41): 34.

[6] Kur’ân, Mü’minûn (23): 96.

Bir yanıt yazın