“Acelecilik, insanın enerjisini doğru kullanmasına engel olur.
Öfkeyle kalkan, zararla oturur.”
Hoş olmayan bir tutum olan acelecilik, insanın aklını yerinde ve doğru olarak kullanmasına engel olmaktadır. Aceleyle, mantıklı düşünce üretemeyen insan, şahsiyetsiz, soğuk, donuk ve bereketsiz olur. Acele ile davranan insanın toplum hayatı verimsiz ve kalitesizdir.[1] Ferdi ve sosyal hayatta acelecilik, bazı hatalı tutum ve davranışlara da sebebiyet vermektedir.
Öfke, kutsal şeylere saygısızlık ve ahlaki davranışlardan uzaklaşma insanlık değerlerini zedeleyen hoş olmayan tutumlardır. Akıl sahibi insanlar, toleranslı davranırlar, öfkelerini yutarlar. Öfke ve saldırganlığın bulunduğu yerde aklın bir kenara itildiği bir gerçektir.[2] İnsan bazen öfkelenir ve hınç duyar. Öç almanın en güzel biçimi kötülük yapanlara benzemeyerek kötülüğe karşı iyilik yapmaktır. Bu duruma işaret eden Kur’ân[3] kötülüğün bertaraf edilmesinin yollarını da bize göstermektedir. Hz. Peygamber de ; “Acı bir otun (sabur otunun) veya sirkenin balı bozduğu gibi, gazap ve hiddet de imanı ifsat eder”[4] Buyurarak, bu kötü tutumdan uzaklaşılmasını istemektedir.
Çoğu defa endişe ve öfkeye sebep olan kaygı, belirsizlikle artan bir duygulanımdır. Güvensiz ortamda yetişme, kaygı sebeplerindendir. Aynı zamanda öfke ve kaygı, kişinin performansını tam olarak kullanmasını engeller. Korku, öfke ve kaygı, bir duygulanım olduğundan kontrol edilmesi kısmen güç olabilir. Bu durumda kaygı ve korkuya sebep olan unsurlar üzerinde düşünerek, öfkeyi kontrol edip, kaygıya sebep olan şeyi ortadan kaldırmaya çalışmalıdır.
Endişe insanın bütün zihni faaliyetlerini dumura uğratır. Kaygı da bilimsel düşünce üretmenin, baş düşmanıdır.[5] Öfke, kaygı ve acelecilik gibi insanın olgunlaşmasını engelleyen unsurlardan sakınmak gerekir. En asil intikam affetmektir.
İnsanın dünyayı ahirete tercih etmesi de, bir acelecilik göstergesi olup Kur’ân’ın şiddetle yerdiği bir tutumdur. Bu hususta insanlar şöyle uyarılmaktadır. “Uğrayacakları çetin azaptan dolayı vay kâfirlerin haline! Onlar dünya hayatını ahirete tercih ederler, Allah’ın yolundan alıkoyup onun eğriliğini isterler. İşte onlar derin bir sapıklık içindedirler.”[6]
Öfke insanı çok kötü durumlara düşürerek, ocakların sönmesine bile sebebiyet verebilir. Nebevi deyimle “Asıl pehlivan güreşte rakibini yenen değil, kızdığı zaman öfkesine hâkim olandır.”[7] Acelecilik ve öfke hastalıklarından kurtulup huzur ve sağlık dolu günler geçirmeye çalışmak dünya ve ahiret saadetini kolaylaştırır.
[1] Bayraklı, Kur’an’da Değişim, s. 82.
[2] Bayraklı, Kur’an’da Değişim, s. 76.
[3] Kur’ân, Fussılet (41): 34.
[4] Abdullah Hakim et-Tirmizî, Nevadirü’l-Usûl fî Ehadisi’r-Rasül, Daru’l-Cîl, Beyrut, 1992, c. 1, s. 73.
[5] Daniel Goleman, Emotional İntelligence, Bloomsbury Publishing, London, 1996, s. 83.
[6] Kur’ân, İbrahim (14): 2-3.
[7] Buhari, Sahih, Edep, 76.