Dünya gündemine bakılınca; Obama koltuğuna oturdu. Küresel Kriz ile Petrol zenginlerinin parasının üzerine yatıldı. İsrail giderayak Gazze’de insanlığı ve medeniyeti katletti. Bunlar son gündemler.
Biraz daha geniç açıdan bakıldığında; Doğu’nun yükselişe geçmesi ve Batı’nın 20 yüzyıldaki gücünü ve değerini kaybetmeye yüz tutması söz konusudur.
Türkiye gündemi ise; Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in 2004’de Devlet Övünç madalyası verdiği, meşhur Yeşil’in komutanı Diyarbakır’da görev yapan JİTEM’ci albay Abdulkerim Kırca’nın faili meçhuller ile ilgili suçlanması sonrası 19 Ocak 2009 günü evinde ölü olarak bulunması kafaları biraz daha karıştırdı. Bu durum bana 2006’da Diyarbakır-Hani’de yaşadığım trafik kazası sonrası yapılan muameleleri de hatırlattı.
19 Ocak 2009’da ODTÜ’de, resim çekip, farklı davranışlarda bulunan bir kişi öğrenciler tarafından rehin alınıyor. Üzerinden sahte kimlikler ve jitemi düşündüren araç kartları çıkıyor. Kimlik tespiti şartı ile teslim edilen şahıs, karakola götürülmeden serbest bırakılıyor.
Bu olayların aynı günlerde olması çok iyi tahlil edilmesi gereken bir durumdur?
Üzeyir Garih ve Hrant Dink Cinayetinin Ergenekon ile bağlantılı olma durumu, kim neler yapmaya çalışmış ve bunu kimlere fatura etmişler? Sorusunu hatıra getiriyor.
Ergenekon, gömülü silahlar, faili meçhuller düşünüldüğünde, içte, dışta, beyin, vicdan ve gönüllerde temizlik ciddi bir ihtiyaç olarak görünüyor.
Türkiye’nin olmazsa olmazları net bir şekilde ortaya konmalıdır. Kuvvetler ayrılığı prensibinin, ihtilaf ve çekişmeye dönüşmesi ancak sistemi zayıflatır. Zayıflayan sistemler de daima tehdit altındadır.
Türkiye kendi özünü bulmalı, değerleri ile barışarak, bölgesel denge unsuru ve liderlik rolüne layık bir açılım yapmalıdır.
Dünya çapında evrensel ve insani değerler ön plana çıkarılmalıdır.
Biraz daha geniç açıdan bakıldığında; Doğu’nun yükselişe geçmesi ve Batı’nın 20 yüzyıldaki gücünü ve değerini kaybetmeye yüz tutması söz konusudur.
Türkiye gündemi ise; Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in 2004’de Devlet Övünç madalyası verdiği, meşhur Yeşil’in komutanı Diyarbakır’da görev yapan JİTEM’ci albay Abdulkerim Kırca’nın faili meçhuller ile ilgili suçlanması sonrası 19 Ocak 2009 günü evinde ölü olarak bulunması kafaları biraz daha karıştırdı. Bu durum bana 2006’da Diyarbakır-Hani’de yaşadığım trafik kazası sonrası yapılan muameleleri de hatırlattı.
19 Ocak 2009’da ODTÜ’de, resim çekip, farklı davranışlarda bulunan bir kişi öğrenciler tarafından rehin alınıyor. Üzerinden sahte kimlikler ve jitemi düşündüren araç kartları çıkıyor. Kimlik tespiti şartı ile teslim edilen şahıs, karakola götürülmeden serbest bırakılıyor.
Bu olayların aynı günlerde olması çok iyi tahlil edilmesi gereken bir durumdur?
Üzeyir Garih ve Hrant Dink Cinayetinin Ergenekon ile bağlantılı olma durumu, kim neler yapmaya çalışmış ve bunu kimlere fatura etmişler? Sorusunu hatıra getiriyor.
Ergenekon, gömülü silahlar, faili meçhuller düşünüldüğünde, içte, dışta, beyin, vicdan ve gönüllerde temizlik ciddi bir ihtiyaç olarak görünüyor.
Türkiye’nin olmazsa olmazları net bir şekilde ortaya konmalıdır. Kuvvetler ayrılığı prensibinin, ihtilaf ve çekişmeye dönüşmesi ancak sistemi zayıflatır. Zayıflayan sistemler de daima tehdit altındadır.
Türkiye kendi özünü bulmalı, değerleri ile barışarak, bölgesel denge unsuru ve liderlik rolüne layık bir açılım yapmalıdır.
Dünya çapında evrensel ve insani değerler ön plana çıkarılmalıdır.