Hazar Baba Dağı ve Ölüm Bilinci

14 yılım Elazığ’da geçti. Hollanda ve Mısır tecrübelerine, tez yazım sürecinde Türkiye’yi 2 defa turlamam ile şekillenen, Rehberlik ve Danışmanlık hizmeti esnasında olgunlaşan, Cüceloğlu’yla sorumluluk bilincine ulaşan “İnsanî ve Sosyal Gelişim” fikri, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin hassasiyetlerini de fark ederek doğdu.

Elazığ’ın güneyindeki dağ silsilesinin en yükseği Hazar Baba Dağı’nın kefenlenmiş mevta şeklindeki duruşu hep dikkatimi çekmiştir.

Hayat ile ölüm, ancak bu kadar iç içe olabilir. Ticaretle de uğraşsanız, ilim ile de meşgul olsanız, sokakta da dolaşsanız, kafanızı kaldırıp etrafa baktığınızda bu dağı görebilirsiniz. Hele bahar ile kâinat dirilirken, sadece Hazar Baba’yı kaplayan beyaz kar örtüsü, saflık ile ölümü adeta birleştirir. Ölüme, saf bir şekilde hazırlanmamız gerektiğini bize hatırlatır.

Meryem Dağı silsilesinin uzantısında yapılan villalar, dünya malını temsil ederken, hemen arkasındaki Hazar Baba dağı, sizi ulvilikler ile buluşturur. Yine Meryem Dağı eteğine dökülen çöpler ile oluşan nahoş durum, insanın kirlenmesine ve şehirleşmenin olumsuz noktalarına işaret ederken, Hazar Baba Dağı sizi temiz havaya doğru çeker.

Ölüm bilinci ile yaşayabilen insan, yaptığı her davranışın hesabını düşünerek hareket eder. Böyle bir kişi hesabını veremeyeceği şeylerden uzak durur. Küçük hesaplarda boğulmaz. İleriyi ve akıbeti düşünerek “bu dünyanın üstü varsa altı da var” diyerek, ilim ve ihlâs ile amele yoğunlaşır.

Bir yanıt yazın