Bugün tıp otoritelerinin de kesin olarak tespit etmiş oldukları bir hakikat vardır. Bu gerçek, evlilik sonucu dünyaya gelen aynı yumurtanın ikizlerinden (sayısı 2, 3, 4 vs. olabilir önemli değil.) herhangi birisi güldüğünde, diğer ikiz kardeşleri de gülerek aynı tepkiyi gösterip gülmeye başlıyor. Bir diğeri ağlayınca, koro halinde diğerleri de ağlamaya, eğer durgun ve sakin bir hal hâkim ise, cümle ikizler de bu tabloya ram olup, uyum sağlıyorlar. Allah’ın verdiği bir meleke, kabiliyet ve his duygusudur. Bu gibi hadiselere güleriz, ya da şaşkınlığımızı gösterir, Allah Allah! deyip her şey yaradan Allah’ın elindedir deyip, sırrını ona havale ederiz.
Bu ikizlerden ibret alınca hemen dünyada var olan diğer ikizler! Aklımıza gelmiş olmalı değil mi? Meselâ;
Ermenilerin yapmış oldukları katliamları, cinayetleri, zülümleri ve attıkları iftira ve yalanları görmemezlikten gelen batılı odaklar, Türk’ün Tarihinde asla söz konusu olamayan “soykırım” suçlamasıyla iftira atmaktadırlar. Bu şer odakları hep birlikte aynı safsata ve yalan, asılsız iftiralarla Türk Milletini ve onun şanlı tarihini töhmet altında bırakmaya, çalışmaktadırlar. Kendi meclislerinde hep birlikte bu konuda suçlayıcı kararlar almakta, adeta birbirileriyle yarışmaktadır.
Türkiye’nin Güneydoğusunda veya başka bir yerinde haince bir saldırı oluyor, Yüce Türk Milleti öfkesini ve kendisine musallat olan bu bedbahtları lanetleyip, güzel bir tokat atmaya yönelince, PKK’nın ve onların hamisi durumunda olan Barzani’ye arka çıkan ikiz odakları! Türk devletine, kahraman askerine, iktidarına hep aynı ağızdan ve aynı cümleleri tekrarlayarak koro halinde baskılarını artırmaya çalışıyorlar.
– Türkiye sağ duyu ile hareket etmeli,
– Kuzey Irak’a girerek bir çılgınlığa kalkışmamalı,
– Barzani yönetimiyle birlikte bu sorunu çözmeli,
– Kürtlere istedikleri hakları verilmeli,
– Türkiye derhal AB ölçütlerine uygun demokratik açılımlarda bulunmalı,
– Türkiye, PKK. terörü konusunu Bağdad’a gidip açık açık! İzah etmeli, (sainki hiç söylenmemiş ya da bilinen bir şey değilmiş de…!)
– Batılı dostları! Terör konusunda Türkiye’yi çok iyi anlıyor ve destekliyor! (vay canına! Ne kadar da çok dostumuz varmış!) Şeytanın aklına dahi gelmeyen yüzlerce, binlerce oyalayıcı ve kandırıcı ifadelerini televizyonlarda duyuyor ve çok sayıda yazılı basında okuyoruz.
Bu tür çağrılarda bulunan odaklar, diğer taraftan da sinsi planlarını Necip Türk Milletine dayatıp, Türk Milletinin sabrını taşırarak, Pkk.’nın eylemlerini normal hadiselermiş gibi göstermeye ve onların isteklerini siyasî ortama çekip, Türkiye’nin bu istekleri resmen kabul etmesini beklemektedirler.
Ne demeli bilemem. Akıllı düşmanı mı? Yoksa ahmak dostu mu haklı göstermeli? Sözün kısası “Çubuğun her iki ucu da pislik” . Allah belâlarını versin(âmin).
Türk’e düşmanlık yapan iç ve dış şer odakları şunu çok iyi bilsinler ki:
“Kürdü sevmeyen Türk, Türk değildir. Türk’ü sevmeyen Kürt, Kürt değildir.”
(Ziya Gökalp)
“Onlar ne kadar Kürtse, biz de o kadar Kürt’üz, Biz ne kadar Türksek, onlar da o kadar Türk’tür.”
(Alpaslan Türkeş)
Bin küsür yıldan beridir aziz Türk milleti savaşta-barışta, bayramında-yasında birlikte olmuş, vatan, bayrak ve İslâm dini uğruna canını vermiş, şehit ya da gâzi olmuştur. Kız alıp-vermiş, akraba bağlarıyla birbirilerine o kadar bağlanmış ki “Etle tırnak gibi” fertleri kaynaşmış, kardeş olmuştur.
O halde siyasi görüşü ne olursa olsun hepimiz;
“Ey fitne ve ayrılık yaparak Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde terör yapmak isteyen güçler! Sizler ne kadar tahriklerde bulunursanız bulunun, aslâ aramıza ayrılık tohumlarınızı ekemeyeceksiniz, bu milleti bölmeye gücünüz yetmeyecek, hedefinize aslâ ulaşamayacaksınız” şehirlerde, dağlarda terör estirenlere karşı haykırmalıyız.
Hainlere verilecek en güzel cevap böyle davranmakla olacaktır.
Adamın biri günün birinde evlenmiş. Evlendiği hanımefendiyi çok mu çok severmiş. Öyle ki karısı, adama her ne söylese hemen balıklamasına o işe dalar, eşinin isteğini yerine getirirmiş. Haklı haksız, doğru yanlış hiç fark etmez, herif emir eri gibi sadece yapmakla görevli robot gibi maşallah!
Durum bu hal üzere uzun süre devam etmiş. Eşinin istekleri öyle bir hale gelmiş ki artık kocası eşinin isteklerini yerine getirmekten aciz kalmış.
Bir gün kendi isteğini yerine getirmediği için kadın kocasının ayaklarına tükürmüş. Adam:
-Sadece gülmüş.
Başka bir gün yine bir şeyden dolayı kadın kocasının diz kapaklarına tükürmüş, koca:
– Aynı şekilde yine gülmüş geçmiş.
Derken günün birinde iyice şımaran kadın, kocasının doğrudan yüzüne tükürmüş.
-Koca bu kez kükreyip, öfkelenip bağırıp çağırmaya başlayınca karısı kocasına:
-Duurrrrr herif! Yerinde dur! Sen bu herifçe tavrını şimdi yüzüne tükürünce değil, ilk günde ayaklarına tükürdüğümde göstermeliydin. Hadi oradan seni herif bozuntusu seni! demiş.
Evet “Demir tavında iken dövülmeli” . Ama kim dövecek? Evcil Hayvanlar bile sahibinin tavrına göre hareket etmektedir. Hani atalarımız demiş ya “At sahibine göre kişner” İşte at, işte sahipleri… Yoksa “Aslan hiç kediye kendisini boğdurur mu?”
Dr. Abdurrahman DAŞ abdurrahmandas@gmail.com