Fırın atılıyor sanki bir yerlerde.
Patlıcanı, biberi ille de gapcık fasulyesi,
Elması, ayvası yok mu mısır közlemesi?
Bir gıdık dolusu, tavuk ile fındık kirmidi,
Bol soğan ile kavrulmazsa yenmez idi.
Hayal de olsa damağımda tadları,
Hele yanında süt mısırından incecik bilekisi.
Tüm harmanların kenarları dut ağaçları,
Yıkanır hazır edilir kuzu kazanları.
Çocuklar geniş açın sergeni geçmesin yere,
Akşama ziyafet var yakmayın sakın parmakları.
Toplanır idi fındıklar bir henğameylen,
Kurutulur ayıklanır idi tek tek el ilen.
Tırmığı gavsuğu ille de çeci,
Burnumda tütüyor inanın her evresi.
Cümbür cemaat saklanbaç oynardık,
Oyun oynamaya ölesiye doyardık.
Ahırı, selendisi, çiteni,
Tez yakalardık öteyanki içeri gideni.
Hele bayramları bir başka coşardık,
Huu çekip Ali kırığına koşardık.
Uzun salıncaklarda sallanmak mecburi,
Bol cevizli tekne helvasıyla yanardık.
Toprağın kokusu, yeşilin her tonu,
Taflanı, kirazı, inciri, armudu.
Hangi bahçeden olsa yenir idi,
Yoktu sebzeden, meyveden yoksunu.
Hemen her sebzeden kaygana yapılırdı,
Tavası özel, mutfakta baş köşeye asılırdı.
Çökülcesi, melevceni, hele hele kürülü,
Kondumu sofraya ihalesi hemen götürü.
Heyecanla beklerdik, mayısın yedisini,
Herkes severdi tekneyle o gün deniz gezisini.
İskeleden aktaşa, aktaştan iskeleye.
Sokardım elimi suya, unuturdum gerisini.
Kat kat yufka bohçası, asılırdı tavanda.
Serilir kurutulurdu, tarhanalar çarşafda.
Her lokmada bin emek var idi,
Hormonda ne imiş bilinmez idi mutfakda.
Pastacıların Aydın gibi bir nakliyeci,
Esnaf gibi esnaf, çolako Halis’i.
Bana hep kıstas oldular,
Her dem bulmak zordur insanın böylesi.
Kazmayı sallamak öğneri bozmadan,
Çıtırmanı yapmak rüzgarda yıkmadan.
Yaşamak köyümün o eski dinginliğinde,
Dönermiş dünya, haberi olmadan.
Özledim işte, özledim ben köyümü,
Varamam o eski tadlara, alsamda yönümü.
Bilirim elbet, yoktur dönüş geriye.
Biçare döküverdim, yüreğimden sözümü.
Nisan-Mayıs/ 2008
Birol KAYMAK
Not: Ordu-Perşembe yöresinin mahalli dili ile speciallerini içeren, 1970’li yılları anlatan bir özlem şiiridir.