Bilgi, Zan, Şüphe ve İman

Sağlam kaynaklara dayalı bilgi, metodlu sistematik düşünce, prensipli ve düzenli hayat, disiplin ve irade kontrolü, hayatın bir parçası haline gelmedikçe, bilgi ve eğitimin sonucu alınmaz.”  H.E.Sert
Bilgi, kesin ilim demektir. Bilgi olmadan düşünce geliştirmeye çalışmak bir hastalıktır. Bizim toplumumuzda diğer bir problem, Zan veya şüpheyi de kesin ilim gibi algılayarak hüküm vermek veye düşünce geliştirmektir.
Bu noktada bilgi bankası dediğimiz sistem devreye girmelidir. Burada bilgilerin doğruluğu ve geçerliliği de test edilecek, ayrıca uygulanabilirliği üzerinde de çalışmalar yapılacaktır.
Zan, ilim ve bilgi ifade etmez. Bu noktada bir konuda fikir ve kanaat belirlerken kesin bilgiye ulaşmak gerekir. Aksi halde verilecek hüküm sağlıklı olmayacaktır.
Bu temel prensip hayatın her noktasında geçerlidir.
Hakim, hüküm verirken kesin bilgiye ulaşabilmelidir.
İnsan, bir kanaat veye inanç belirlerken kesin bilgiye erişebilmelidir.
Bu noktada bilginin kaynakları devreye girer. Bilgi kaynaklarınız sağlam değil ise bilginiz de sağlıklı olmaz.
Düşünce harekete geçtiğinde, mutlaka kesin sonuçlara ve doğru çizgiye ulaşmalıdır. Ona bu seviyeyi kazandıracak olan ise, doğru bilgidir. Doğru bilginin kaynağı da havass-ı selime, nasslar ve akl-ı selimdir. Kendi varlığından ve benliğinden haberdar olma hissi olarak da tarif edilen bilinç, insanın kendisini çevreleyen şeyleri fark etmesini, algılamasını, kavramasını ve istediğini yapmasına da etki eder.
Bilinç farkında olan, bilincin içeriği ise farkında olunan şeydir. İnsanın kendisini ve çevresini algılama kabiliyeti olarak da tarif edilen bilinç, insanın varlığına önemli bir boyut katar. Bilinç, kişinin davranışlarını önemli ölçüde etkileyip belirleyen psiko-dinamik bir yapıdır.
İnsanın davranışlarına yön veren düşünce de bilincin ürünüdür. İnsanî aktivite ve girişkenlik, bilinçle gerçekleşir ve insan, olaylardan edindiği tecrübesiyle hadiselere yaklaşım tarzı geliştirebilir.
Müslümanlık bilinci; iman, sahih bilgi ve İslam’a uygunluk süzgecinden geçerek tutum ve davranışa dönüşen bir süreci içerir.
İmanın gereği olan tasdik ile kalb, huzur ve sükûna erer, güven ve emniyete kavuşur, rahata erer. İfade edilen söz veya sözün sahibi de yalanlanmaktan emin olur. Belirli bir dine mensup olmak, belirli hususlara inanmak, onların varlığını doğrulamak ve onlara güvenmek anlamına gelir.

Bir yanıt yazın