Bilim ve din birbiri ile çelişmez. Bizim zihnimizin arka planına yerleştirilmeye çalışılan ilim din çatışması asıl olarak Hıristiyanlığın sorunudur. Bilimsel gerçeklikler, ideolojiye kurban edilmedikçe din ile çatışmaz. Din de Ortaçağ Hıristiyanlık karanlığı bakış açısına mahkûm edilmedikçe bilimsel gerçekliğe karşı çıkmaz. Bilim din çatışması, Hıristiyanlık ve Ortaçağ Avrupası ile ilgili bir durumdur.
Ortaçağ Avrupası karanlık bir devir yaşarken, İslam âlemi çok aydınlık ve bilimsel keşifler dönemini yaşıyordu. İslam dininin sicili, ilim ve din noktasında temizdir. Ama kasıtlı olarak sanki mutlak manada ilim din çatışması varmış gibi gösterilmeye çalışılmıştır.
Dinin kaynağı ile kâinattaki hadisatın kaynağı bizzat Hz. Allah’dır. Kainatta sünnetullah denilen hükümler geçerlidir. Bazılarının tabiat kanunu dediği şeyin sahibi ve yaratıcı da Hz.Allah’dır. Her şey bir sebebe bağlanmıştır. Bilim de bu sebep ve bağlantıları keşif ile meşguldür. Laboratuar ile ibadet yeri birbirini nakzetmez. Birçok ilimde son noktaya ulaşmak mümkün değildir. Araştırıldıkça da ilahi imzaya erişilir. Bu noktada doğruya âşık gerçek ilim adamları, Hakk’a teslim olmaktan başka yol bulamamışlardır.
Taassup ve körü körüne bağlılık, İslamî emir ve direktifler ile uyuşmaz. İslam, ilim ve gelişim dinidir. Aynı zamanda İslam, Adem (a.s.)’dan itibaren ilahî rehberliğin ortak adıdır.
İnsanlar tarih boyunca varlığı anlamaya çalışırken, iki temel yaklaşım ile hareket etmiştir. Bunlardan birisi, ilahi vahyin ışığında varlık âleminin yorumlanması; diğeri ise, vahye ve fizik âlemde vahyin paraleli olan gerçekliklere göz ve kulakların kapatılarak yapılan değerlendirmelerdir. Bu hususta bazıları dünya ve ahiret saadetini kazanırken, bazıları da sadece dünyayı ön planda tutan bir hayat tarzı geliştirmişlerdir.
Müslüman’ın hayatında imanı gereği, ahiret hayatı belirleyici rol oynar. Ebedi hayatta hesabını veremeyeceği bir tutum ve davranış içine girmez Müslüman… Allah yarattığı her şeyi ve kulunu gayet iyi bilir. İlmihal seviyesindeki Allah’ın ilim sıfatı bu manaya gelir. Din de, dünya ve ahiret saadetini bahşeden ilahi bir sistemdir.
Dinin tarifinden ve muhtevasından habersiz, ilmihal seviyesindeki bilgiden mahrum kalan kişiler, bazı hadiseleri değerlendirmede problem yaşayabilir. Bilgisiz fikir sahibi olma hastalığı devam ettikçe bunun üstesinden gelmek mümkün değildir.
Kur’ân’ın ilk emri “oku”dur. Kur’an, aydınlık kaynağı, nurlu bir kitaptır. İslam’ın mübelliği Hz. Peygamber (s.a.v.), bilimsel gerçekliği “yitik” mal diye değerlendirir. Nerde bulunursa oradan alınması direktifini verir. Aydınlık ufka bakan kişiler, mazeret üretmekten uzaklaşıp, öze dönüşün ve gelişimin yolunu aramalıdır.
Bazıları taklit ve taassup ile hatalı bir tarzda yaşıyor olabilir. Şahısların hatası genelleştirilemez. İlahi vahyi iyi anlayıp bütün özellikleriyle hayata aksettirmeye çalışmalıdır. Kültür ve geleneğin etkisiyle, İslami olmayan bazı şeyleri İslâmî gibi algılama bir problem olarak toplumu etkileyebilir. Bu durum da Müslümanlar bilgilerini sağlam kaynaktan beslemeli ve hayat boyu sürekli öğrenmeyi günlük hayat tarzı olarak benimsemelidir. İslâm dini, insan tabiatına en uygun hür ve gelişmiş bir hayat tarzıdır.
Günümüzde birçok İslami değer, pratik hayatta yaşanmamaktadır. Birçok davranışta, akıldan çok his, birlikten çok ihtilaf, kendi mesleğine muhabbetten çok başkasının mesleğine nefret hayat bulduğundan, bilimsel gelişmeler de zayıflamıştır.
İnsanî, bilimsel, sosyal ve İlahi değerlerin bizi geliştirmesi ve hayat yolumuzu aydınlatması dileklerimle…