Çoklarımızın zannının aksine dinlemek, konuşmadan önce gelen bir değer ve meziyettir. İyi dinleme yapamayanların güzel konuşmasının tesiri, su üzerine yazı yazmak gibi olabilir. Bilhassa karşılıklı konuşmalar ve iletişimlerde bu durum kendisini gösterir. Muhatapların nabzını tutabilmek ve muktezayı hale uygun konuşabilmek, iyi dinlemeyi veya durumu çok iyi okumayı gerektirir.
Dinleme becerisinin asıl önemi; muhatabı anlama, çözüm bulma, rehberlik ve danışmanlıktaki teşhiste kendisini gösterir. Muhatabın önem verdiği, problem olarak gördüğü noktayı tespit sonrası, çözüme dair tavsiyelerin yolu açılır.
Muhatabın konuşmasını ve paylaşımını kolaylaştırma adına ; «anlıyorum, hayatınızı, tecrübe, düşünce ve yaklaşımlarınızı dinlemek isterim» gibi cesaretlendirici kelimeler de gerekebilir.
İletişime kapalı gibi görünen muhataplara, muhtemel probleme yönelik bazı tecrübeler anlatılarak, bu tarz şeylerin olabileceği ve gerekirse müzakereye açılabileceğiyle ilgili ip uçları vermek, konuşma cesareti için faydalı olabilir. Paylaşım ve yönlendirmeler muhatabın durumuna göre dizayn edilir, dinleyip anlamadan, bir şeyler anlatmak, «teşhis koymadan tedaviye başlamak veya hariçten gazel okumak» gibi olabilir.
İyi dinlediğiniz kişi, sizden bir şeyler alabileceği noktasında gönül, beyin ve ruh dünyasını size açarsa etkileşim başlar, çözüme dönük süreç yönetimleri devreye girebilir.