Uyumu iki temel bölümde ele alıyoruz. Öncelikle söz duygularla uyumlu olmalıdır. Kalp dil ile aynı şeyi söylemelidir. Nefret ettiğiniz kişiye “seni seviyorum.” derseniz kalbinizin söylediği zıt mesaj dilinizle söylediğinizi gölgeleyecektir.
İkinci olarak söz tutumla, diğer bir deyişle jest ve mimiklerle uyumlu olmalıdır. Jest ile uyuma bakalım: Bir insana “git buradan” dediğinizde ellerinizle çağırma işareti yapıyorsanız iki çatışan mesaj algılanan mesajı karıştırır. “Kocaman bir balondu” dediğinizde baş ve işaret parmağınızla küçük bir nesneyi tutar gibi yaparsanız uyumsuzluk oluşturursunuz. Mimik ile uyuma gelince: Mimik yüz hatlarımızla ilgili bir disiplindir. “Çok heyecan verici bir yolculuktu” diyorsunuz ama kaşlarınızı indiriyorsunuz. Uyumsuzluk var. Yüz hatlarınızı gererek “böyle bir güzellik görmedim” dediğinizde uyumsuzluk oluşturursunuz. Dolaysıyla tüm bu alanlarda nasıl bir uyum oluşturacağımızı bilmemiz ve uygulama yaparak alışkanlığa dönüştürmemiz gerekir.
Unutmayalım: Mesajın etkili iletiminde sözün kendisi nispeten az bir alan işgal eder. Sözü söyleyenin ne söylediğinden çok “nasıl davrandığı ve nasıl hissettiği” algılanır. Söz kulaklardan algılanır, sözün anlamına uygun davranış ise gözlerle algılanır. Konuşmacının duygularını ifade eden dış görünüşe yansıyan ayrıntılar hiç bir zaman kaçırılmaz.
Bir söz konuşmacının kalbinden-iç benliğinden çıkarsa dinleyicinin de kalbinden algılanır. Kendi mesajına ilgisiz olan konuşmacıyı dinleyici daha ilgisiz dinler. Tek duyguda yoğunlaşan konuşmacının monotonluğu sıkıcı olur. Hep ağlayan, hep gülen, hep öfkeli olan konuşmacıya uzun süre tahammül edilemez.
Hiç bir duyguda yoğunlaşamayan konuşmacının mesajı sönüktür, tekdüzedir, ruhtan mahrumdur. Stres ve çeşitli hastalıklar duygu çeşitliliğini yok edebilir. Konuşmacı sağlığını koruyarak her duyguyu yaşayabilmelidir.
Aşağıdaki alıştırmalar iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde soyut olarak belli başlı duygular tanımlanarak geliştirilecektir. Eğer söz söylerken kalbimizden ne hissettiğimiz çok önemliyse gerçekten hissetmek zorundayız. Eğer biz sözümüze uygun duyguları derin olarak hissedersek onların dinleyenlerce hissetmelerine de imkan tanırız.
İkinci bölümde ise söz ve anlama uygun hareketlerin(jest-mimik) geliştirilmesi üzerinde çalışılacaktır. Çünkü duygular aynı zamanda tutumlar olarak dışarıya yansır. Sevinen insanı ses tonundan anlayabileceğiniz gibi gözlerini, kaşlarının, ellerinin duruşundan, hatta teninin aldığı renkten bile anlayabilirsiniz. Şu halde hangi jest veya mimiğin ne anlama geldiğinin bilinmesi ve bunlar üzerinde uzmanlaşılması gerekir.
DUYGU UYUMU
Duygular herhangi bir algı organı vasıtasıyla değil doğrudan kalpte yaşanırlar. Duygularımızı sadece kalbimizde veya ruhumuzda yaşarız. Ancak her duyguya paralel olarak vücudumuzda çeşitli hormonlar salgılanır. Örneğin sevgide oxcytocin, sıkıntıda kortizol hormonu salgılanır. Duygular hormonların salgılanabilmesi ve algılanabilmesi ölçüsünde yaşanabilirler. Vücudun bio-kimyasal dengesi bozulduğunda, vücut çöplüklerle dolduğunda duygu algısı körelir. Bio-kimyasal yapımız bozuk olmadığı halde duygularımızı net olarak yaşayamıyorsak o taktirde duygusal Keskinliğimiz yoktur. Çünkü kişilerin derin olarak yaşamadıkları duygular gelişmezler.
Vücudun bio-kimyasal yapısının düzene girmesi için yapılabilecek en uygun çalışma spordur. Spor bozuk dengenin düzene girmesini sağlar, uygun yemek sistemi ve stresten kaçış dengeyi bozucu oluşumları engeller. Bio-kimyasal yapının düzene girmesi sizlerin azim ve disiplininize kalmıştır. Aşağıdaki çalışmalar duyguların güçlendirilmesi amacını taşımaktadır:
Aşağıda çeşitli duygular ve bunlara paralel düşünceler verilmiştir. Bu çerçevede
1- Bu düşüncelerin oluşturduğu duyguyu içinizde büyütün. Duyguyu büyütmek için verilen veya sizin üreteceğiniz düşünceleri hızlanarak tekrar edin, iç sesleri yükseltin,
2-Duyguyu kalbinizden gözlerinize taşıyın. Gözlerinizde hissedin.
3.Duyguyu zirveye çıkardığınız noktada gözlerinizden fırlatın. Önce ayna karşısında çalışıyorsunuz. Duygunun hedefi kesin olarak belli olmalıdır. Kendi gözlerinizden kendi ruhunuzun derinliğine fırlatıyorsunuz.
4.Bu işlemi somut nesnelere soyut kavramlara ve belli ettiğiniz insan topluluklarına yönelerek yapın. Amacınız tiyatro sanatçısı olmak değilse korku, kıskançlık, endişe, üzüntü, alay, gurur, ümitsizlik gibi olumsuz olan ve vücudunuzda zararlı salgılar oluşturarak gücünüzü tüketen duygular üzerinde çok çalışmamalısınız.
ALIŞTIRMA: DUYGU
1. Duygularımızı etkin olarak kullanabilmemiz için önce onları güçlendirmemiz gerekmektedir. Duygularımız zayıfsa onları etkin kullanamayız. Bazen biraz öfkeye ve hüzne ihtiyacımız vardır. Ama ısrarla çalışarak güçlendirmemiz gereken duygularımız “sevgi, şefkat, heyecan, özgüven ve gıpta” gibi olumlu duygulardır. Bu duygular aşağıda birer örnekle canlandırılacaktır. Zira bu duygular hem bizi hem de söz söylediğimiz kitleyi en çarpıcı şekilde etkileyen duygulardır. Önce metinleri okuyun ve ardından her duyguda tek tek odaklanarak benzer kelimeleri kendinize söyleyin.
Şefkat:
Yöneltilen nesne ve ortam: Savaş sırasında Saraybosna’da bir eve sığındınız. Ailesinin Sırplar tarafından öldürüldüğünden habersiz şaşkın iki yaşında bir çocuk görüyorsunuz. Çocuk karların üzerinde sokakta dolaşarak annesini arıyor.
İç Konuşmalarınız: “Yavrucuk, zavallıcık, Ne kadar güzel başın var. Gözlerin, burnun küçücük. Daha da yürüyemiyor. Bana ne kadar tatlı bakıyor. Aman Allah’ım ayakları da çıplak. Anneciğin yok. Yavrucuğum üşüyorsun sen, titriyorsun. Gözlerinden yaşlar akmış, ne kadar da çok ağlamışsın. Seni çok seviyorum.
Sevgi:
Yöneltilen nesne veya ortam:Karşınızda konuşmanızı dinleyen insanlara hitap ediyorsunuz.
İç Konuşmalarınız: Bu insanlar kahraman, beni çok sevdikleri için buradalar. Hepsi iyi niyetli, benden bir şeyler öğrenmek istiyorlar. Beni sevgiyle alkışlıyorlar. Onlar dostlarım. Hasta olsam beni ziyarete koşarlar. Ardımdan konuştuklarında beni hep överler. Onları seviyorum.
Heyecan:
Yöneltilen nesne veya ortam: Üniversite sınavında birinci oldunuz ve TV’de canlı yayına çıkmak üzeresiniz.
İç Konuşmalarınız: Birinci oldum. Çok heyecanlıyım. 65 milyonun karşısına çıkmak üzereyim. Evet biraz sonra beni görecekler. Başardım. Bu benim sırım, şimdi bunu bana soracaklar. Çok heyecanlıyım. Sıra geldi. Kameralar üzerimde. Kalbim ağzıma gelecek. Aman şu ışıklar…
Özgüven:
Yöneltilen nesne veya ortam: Avrupa atletizm şampiyonasındasınız. 100 metre koşu yarışmasını kazanacağınızdan eminsiniz.
İç Konuşmalarınız: Yıllardır koşuyorum. Şimdiye kadar bu yarışı hep kazandım. Bütün gücümle ayaktayım. Bu sefer rekor kıracağım. rakiplerim zayıf. Bunları çok kolay geçerim. İşte işaret verildi. Yerimden fırladım. Koşuyorum. En öndeyim. Herkes arkada. Başarıyorum.
Gıpta:
Yöneltilen nesne veya ortam: Çok güçlü bir konuşmacı olan ve binlerce insanın kendisini dinlediği Anthony Robbins’in seminerindesiniz.
İç Konuşmalarınız: Robbins orada, kürsüde. Heyecanla konuşuyor. Hepimiz kulaklarımızı açtık onu dinliyoruz. Devamlı alkışlıyorlar. Bravo sesleri.. Bu adam milyarlar kazanıyormuş. Burada gelen herkeste bilet parası olarak 100 milyon vermiş. Hayret. Şu adama bak. Ben de yapabilirim. Aslında onun gibi olabilirim. Sanki onun gibi ben konuşuyorum orada. Ben de yapabilirim.
Öfke:
Yöneltilen nesne veya ortam: Katil üvey anne çocuğunu öldürdü.
İç konuşmalarınız: Katil anne… İki yaşındaki üvey kızını kıskandığı için büyük işkenceler yaptı. Sırtında sigara söndürdü. Ellerini kızgın demire sürerek yaktı. Çocuk çığlıklar atıyor. Anne çocuğu tekmeliyor. Anne cadı gibi çirkin. Çocuğun başına demir bir sopayla vurdu. Çocuğun başından kanlar akıyor. Çocuk yere düştü, sesi kesildi, çırpınıyor.
Hüzün:
Yöneltilen nesne veya ortam:Babası trafik kazasında ölen çocuğun annesiyle yaşadığı fakir hayat.
İç Konuşmalarınız: Genç bir adamdı. Fakirdi belki ama temizdi. Yeni evlenmişlerdi. Bir anne ve küçük çocuğu. Fedakar annenin sabrı ve çocuğuna duyduğu sevgi. Fakat bir kış daha geldi. Isınacak odunları yok. Komşuları kendilerine yardım etmiyorlar. Evlerinde bir sessizlik var. Soğuktan titreyen çocuk ve aç ve hüzünlü anne ve utanmaz siz. Bu güne değin yardım elini uzatmayan siz.
2. Aşağıda çeşitli duyguların cümlelerde kullanılması yeteneğinin geliştirilmesi amaçlanmıştır. Sözlerin inandırıcılığı için sözün duygu anlamıyla söze yapılan duygusal vurgu paralel olmalıdır. Söz ile duygu uyumsuz olduğunda dinleyici “yapmacıklık” izlenimi edinir ve inandırıcılık kaybolur. Duygular yöneltildiği kişiye veya ortama göre ifade değişikliğine uğrayabilirler. Dolaysıyla istenen duyguyu kime ve hangi ortamda yönelttiğinize de dikkat etmelisiniz. Örneğin “Sizi seviyorum” cümlesi anneye, babaya, çocuklara veya nişanlıya farklı söylenir. Aşağadaki çalışmaları sık sık tekrar ederek yeteneğinizi geliştirin.
Şüpheli : Eh! Belki hava güzelleşir.
Şakacı: Evet, hava güzel ama ördekler için.
Münakaşa: Hava güzel diyorsunuz demek? Pek iyimsersiniz doğrusu.
Kızgın: Hava güzel ama, biz dört duvar arasında kapalıyız.
Şefkat : Hava güzel. Sokağa çıkalım yavrum. Hava alırsan iyileşirsin.
Acılıkla : Hava güzel ama, kederimi arttırmaktan başka işe yaramıyor.
Açığa vurma : Ne yapalım ben bahsi kaybettim: Hava güzelleşti.
Öfkeli : Yazıklar olsun. İşte sen busun!
Kesin inanç : Artık bizi aramaz, bundan eminim!
İtirazla : Kusura bakma ama o kadar da kötü değil.
Bilmeden sormak : Araba devrildi mi?
İyice bilmeden sormak : Araba mı devrildi?
Güvensizlik : Bu adam sözünde duracak mı?
Alay : Tabi canım, bu işleri hep siz başardınız.
Sabırsızlık : Açıl artık kapı, açıl!
Muzafferce : Bakın! Ben demedim mi bunlar uzaylı diye!
Hayranlıkla : Aman, hava ne kadar güzel! Her taraf pırıl, pırıl parlıyor.
İnanç-şüphe : Ona tüm varlığımla inanıyorum. Belki de öyledir ama bunun varlığını kim ispat edebilir?
Gurur-tevazu: Bu işin ustası, hem de biricik ustası benim. Ben neyim, hiç ben onlarla bir tutulabilir miyim?
Sevgi- nefret : Sizi çok seviyorum. Onun varlığından da, hatıralarından da nefret ediyorum.
Endişe-kaygısızlık : Of! Şimdi ne olacak, bu benim için büyük bir üzüntü. Pöh! Bana ne, umurumda bile değil!…
Saygı-küçümseme : Ona karşı o kadar büyük bir sevgim var ki, Hıh! Ne olacak, aşağılık yaratık o.
Karşı durmak-
boyun eğmek : Hayır bana hiçbir şey yapamazsın. Ne istersen yap hepsine boyun eğeceğim.
Cesaret, korku : İster on, ister yirmi kişi olun, göğsüm açık işte bekliyorum. Eyvah! Eyvah! Görmüyor musunuz hayatımız tehlikede!
Zevk ve acı duyma : Oh! Ne hoş, mis gibi kokuyor. Ay! Çok acıyor.
Hiddet-tedbirli davranma : Nasıl beni böyle yapayalnız bırakıp gidiyorsunuz ha! Hemen karar vermemek lâzım; iyice düşünelim.
Alay, ağırbaşlılık : Söylediklerinizi nasıl anlayabilirim? Bunlar birer deha eseri! Size yemin ederim ki söylediklerim ciddidir.
İrade-zayıflık : Gece, gündüz bütün gücümle çalışacağım. Benim savaşma gücüm yok
Hınç-acıma : Şunu bilin ki bu ona çok pahalıya mal olacak. Zavallı adamlar! Artık onlardan ne isteyebilirim?
Üzüntü-üzüntünün geçmesi : Allah’ım ahammüle demiyorum! Çok şükür! Artık korkacak bir şey kalmadı.
Açık kalplilik-
iki yüzlülük : Düşündüğümü size açıkça söylüyorum. Sizin tarafınızdan beğenilmek için dünyanın bütün servetini feda ederdim.
Zafer- yenilgi : İsteklerimin son haddini buldum. Her şeyimi kaybettim, şerefimi de
Hayret-kayıtsızlık : Siz mi? Sahiden, siz misiniz? Pek alâ, zaten böyle olacağı belli idi.
Kışkırtma-yatıştırma : Ha gayret! Atıl! Bir hamle daha! Hişt, hişt! Kendinize geliniz, sakin olunuz.
Pişmanlık-taşkınlık : Gece gündüz, kendi kendime soruyorum; bunu nasıl yaptım, diye. Evet, bunu yapacağım işte o kadar.
Ümit-ümitsizlik : Evet, herkes bu işte kazanacağımı söylüyor. Artık her şey bitti, kurtuluş çaresi yok.
JEST-MİMİK UYUMU
Sözün taşıdığı duygu anlamı veya içeriği ile davranışlar arasındaki uyum inandırıcılığın çok önemli bir unsurudur. Vücudun genel hareketleri-duruşu(postür) mimik kavramıyla, yüzün genel hareketleri-duruşu-gestür ise mimik kavramıyla anlatılır. Jest-mimik vücut dilinin konusudur. Ağızdaki dilin söylediğinin etkisi vücut dilinin özellikle mimiklerin söylediğinin yanında çok etkisiz kalır. Söz-davranış uyumunu başaran konuşmacı büyük bir ilgiyle izlenir. Kişilerin tabii halleri en uyun mimikleri gösterir. Mimik soluk alırken yani söz söylenmeden önce gelir ve söz mimiğin anlamının tekrar edilmesi olarak nefes verilirken söylenir. Mimikte yapmacıklık konuşmayı tamamen lekeler. Yetersiz Jest ve mimik gülünçlük izlenimi uyandırır; aşırı abartı ise tabiiliği yok eder. Aşağıdaki alıştırmalarda tabii olmaya dikkat edilmelidir. Başkalarına aktardığımız mesajların en az %60’ı sadece yüz hatlarımız ve vücudumuzun genel görünümünden kaynaklanır. Dinleyiciler için asıl önemli mesaj dilimizin söylediği değil jest ve mimiklerimizin söylediğidir.
Anlatım Jest-Mimikleri
1- Eylem belirtme: Tutmak, taşımak, eldeki bir şeyi atmak, fırlatmak. Her hangi bir çalışma, bir güç harcama, yemek yemek, yatmak, gidip gelmek.
2 – Yer ve konum belirtme: Bazı defa yalnız gözlerle işaret etmek yeter. Bunun için göz bebekleri gerçek veya hayali olan şeye veya kişiye doğru döner. Bu arada baş kalkar, iner, döner. İşaret parmağı da uzatılabilir. Kol mesafenin uzunluğuna göre gerilir.
3-Uzaklaşma: Uzanmış ve birbirinden ayrılmış iki kol geniş mesafeyi gösterir. Kollar, vücuttan git gide ayrılırsa birbirinden uzaklaşan şeyleri gösterir.
4 – Boyutu belirtme: Pek küçük bir şey için işaret parmağının ucu üzerine aynı elin baş parmağı ile dokunulur. Yükseklik-uzunluk için kollar yukarı, en ve genişlik için kollar yana açılır. Veya avuç içleri birbirine yaklaştırılarak darlık, uzaklaştırılarak genişlik anlatılır. Gözler elerin yönünde hareket ettirilir.
5 – Şekil belirtme: Avuç içi yatay ve yere dönük olursa düz olan şeyi anlatır. Yuvarlak şekil belirtmek için iki el birden bir yuvarlak çizer. Dolambaçlı, eğri büğrü şeyleri anlatmak için elin hareketleri eğri büğrü çizgiler çizer.
6 – Sayı belirtme: Tek olarak gösterilen işaret parmağı bir, işaret ve orta parmağı iki, buna yüzük parmağını da ekleyerek üç sayısı gösterilir. Açık elin parmaklan diğer elin işaret parmağı ile kapatılarak da sayı anlatılabilir.
Duygu Jest-Mimikleri
Gözler :
Gözler yan kapalı olursa kötülük ve küçümseme, göz kapaklarını indirerek saygı, utanma anlatılır. Heyecanda gözler bir an kapanıp açılır, göz kapaklan aşağı iner, baş hafif sallanır. Vücut ürperir, titrer, sık soluma yapılır. Gözlerin iri iri açılması şaşkınlık, hiddet, hayret, dehşet belirtisidir.
Kaşlar :
Kaşlar çatılarak derin düşünceyi, sertliği, sağlam bir iradeyi belirtir. Kaşların başlangıç kısımlarının yukarı doğru kalkıp uç kısımlarının aşağı inmesi ıstırap anlatımıdır. Öfkede Kaşlar çatılır, kaş aralarında derin bir çizgi belirir, burun delikleri açılır, gözlerde şimşek çakar, dudaklar aralanır, alt dişler üst dişlerden önce görünür, sık, sert ve derin soluma yapılır. Derin sevgide kaşlar kalkar, gözler büyür, ağız hafifçe açılır, dudak kenarları biraz yukarı kıvrılır. Bütün çizgilerde bir tatlı okşayış, bütün yüzde saf bir parlaklık görülür, sakin soluma yapılır.
Ağız :
Dudakların yarı açık duruşu hayret ve sevinci, çok açılması şaşkınlığı anlatır. Dudak kenarlarının aşağıya inmesi üzüntüyü, Dudakların büzülerek öne doğru uzaması susmayı somurtmayı belirtir.
Alt çenenin biraz öne çıkması gaddarlığı, dişlerin birbirine vurması çılgın bir hiddeti anlatır.
Baş :
Başın öne doğru duruşu merak ve gaddarlığı, geriye çekilmesi saygısızlık, korku, yana doğru hafifçe eğilmesi kayıtsızlık, acıma, öne eğilmesi utanç ve korku belirtir. Başı yukardan aşağı sallamak doğrulama, önden arkaya kaldırmak inkâr etme anlamı verir.
Kollar :
Kolların her hangi biri “gel!” veya “git” emri vermek üzere öne doğru hızla hareket ettirilir. Yer göstermek üzere gösterilen yere doğru bükülür. Şiddetli hayranlık duygularının belirtilmesinde Kolların biri veya her ikisi birden yukarı doğru kaldırılır. Cesaret kırıcı bir durum karşısında ümitsizce yanlara bırakılır. Bekleyiş ve meydan okuyuşta kollar önde kavuşturulur.
Eller :
Avuç içi yüreğin üzerine bastırılarak sevgi ve heyecan anlatılır. Avuç içi göğsün ortasına bastırılırsa inanmak, iman etmek duygularını belirtir. Avuç içinin dışarı doğru çevrilerek itilmesi tiksinme, iğrenme belirtir. Bu ara baş da biraz geriye doğru bükülür. Avuçların birini diğeri üzerinde ovalama neşe, sevinç belirtisidir.
Parmaklar :
El jestlerinde özellikle işaret parmağı çok önemli bir rol oynar. İşaret parmağı kol ile beraber öne doğru uzatılırsa işaret veya kovma anlamı verir. İşaret parmağı bükülerek göğse doğru çekilirse yaklaşmayı, çağırmayı, yine işaret parmağı düz olarak ağıza yaklaştırılırsa susturmaya çalışmayı belirtir. Bütün parmaklar kapatılarak kuvvet ve azim, yumruk gösterilirse tehdit anlatılır. Parmaklar bükülmüş olarak işaret parmağı baş parmağa sürtülürse para işareti yapılmış olur. Eller birleştirilerek parmaklar birbiri içine geçirilirse yalvarma anlamı verir.
Bacaklar :
Bacakların duruşu da çok önemlidir. Bacaklardan birinin diğerinden ayrılmış olarak önde durması kuvvet, ataklık ve şiddetli duyguları anlatır. Ayakların aynı hizada birbirinden ayrı durması rahatlık, kaygısızlık, meydan okuma veya durgunluk belirtir. Bacak bacak üstüne atılmış olarak otururken bir bacağın sık sık sallanması sabırsızlık, sinirlilik belirtisidir.
Vücût :
Vücûdun büzülmesi, sırtın kamburlaşması, kolların gövdeye yapıştırılması yılgınlık ve utanma belirtisidir. Bunun aksi hayranlık, zafer anlatır. İğrenmede vücût geriye doğru, istek, merak, ataklıkta ileriye doğru gider. Yana veya geriye doğru uzanarak gururu, saygısızlığı veya fizik yetersizliğini anlatır. Vücudun öne doğru eğilmesi saygı belirtisidir.
ÖZET
Uyumlu İletişim yeteneği İçin:
1.Duygularınızla sözleriniz arasındaki uyumu sağlayın. Sevinçten bahsettiğiniz zaman sevinçli, öfkeden bahsettiğiniz zaman öfkeli, cesaretten bahsettiğiniz zaman cesur olmalısınız. Sözlerinizin anlamı duygularınızla paralel olmak zorundadır.
2.Jestlerin (genel vücut organlarının kullanımının) sözlerinizle aynı mesajları vermesini sağlamalısınız. Eller, parmaklar, baş, omuzlar, bacaklar verilen mesaja göre değişik pozisyonlar alır. Her pozisyonun anlamı vardır ve bu anlamların, sözlerin anlamlarıyla uyumlu olmasının sağlanması gerekir.
3.Mimiklerinizle (yüz, göz, kaşlar, alın kaslarının genel hareketleriyle) mesajların yapısı arasında büyük bir ilişki vardır. Mimiklerinizin mesajlarınızla aynı sözleri söylemesini sağlamak zorundasınız.
Emeği geçenlere Teşekkürler