Fıtrat, pusula gibi insana istikametini gösteren yaratılış şifrelenmesidir. Nitekim dini fıtratı dikkate aldığımızda; dinden tamamen soyutlanmış toplum ve kişilere rastlamak adeta mümkün değildir. Bütün olumsuz yaklaşım ve propagandalara rağmen insan kendi hakikatini inkâr ederek gerçeklerden kurtulamamaktadır. İşte bu öz, yaratılış ve fıtrat gerçeğini ortaya koymaktadır.
Kendini ve kimliğini tanımayıp inkâr eden insan, artık insan da değildir. Düşünüp araştıran insan ise, kendinde hem kendi konusunu, hem de kendisinin bilgisini bulur.[1] Öz denen fıtrat, eğer kirlenmemiş ise, her zaman aynı kalır ve insanları bir yöne doğru adeta cezb eder. Mesela, bütün insanların bir güçlük ve sıkıntı içindeyken Yaratıcı’yı hatırlaması fıtrat ile doğrudan alakalı bir durum olsa gerektir.[2] Bu durum, Kur’ân’ın vurgularıyla da örtüşmektedir. İslam literatüründeki fıtrat kavramı, insanın tabiatı itibariyle temelde Yaratıcı’ya ve iyiliğe dönük bir varlık olması şeklinde özetlenebilir.[3]
[1] S. Ahmet Arvasî, İnsan ve İnsan Ötesi, Yağmur Yayınları, İstanbul, 1970, s. 8.
[2] Wilcox, Sufizm ve Psikoloji, s. 8; Antoine Vergote, Din İnanç ve İnaçsızlık, çev.Veysel Uysal, İFAV, İstanbul, 1999, s. 31.
[3] Jaspers, Felsefeye Giriş, s. 76.