(Misafir Kalem) Çağımızın en büyük hastalığı sanırım iki yüzlülük. İçi dışı bir olmayan insanlardan bahsediyoruz, evet. Söylemleri ile eylemleri çakışan zavallılar. Efendimiz (s.a.v.) ne güzel tarif etmiş riyakarlık ve ikiyüzlülüğü; batın ile zahirin muhalefet içinde olmasıdır diye….
Aslında bu hastalık, insani özelliklerin kaybedilmesiyle başlar. Menfaat, para ve makam hırsı, çağın insanları soktuğu girdap… Çağdaşlık, modernleşme ve kariyer merakı derken insanlığımıza uzanan o hain eller, bir anda yakamıza yapışıvermiş sinsi bir hastalık, kör, sağır, dilsiz ve umursamaz olmuşuz. Vicdan muhasebesi yapmaktan korkanlarla dolup taşmış etrafımız.. Ve buna paralel olarak hayatımızda yer etmeye başlayan güvensiz etkileşimler…
Egoları tatmin etme uğruna, insan onuruna yakışmayan pek çok davranışı, kişi kendine yakıştırır hale gelmiş. Ne yazık ki tarifteki gibi «insan insanın kurdu» olmuş sanki. Herkes birbirini karalama ve ayağını kaydırma peşinde, karşımdakine nasıl bir iftira atıp ta zarar verebilirim derdinde. Riyakarlık, yağcılık almış başını gitmiş…
Merhamet, hoşgörü, doğruluk kavramları hayatımızı terk etmeye başlamış bile, acı bir veda ile. Kişilik bozukluklarına bağlı hazin son ve nihayetinde kimliğini kaybetme. Kimliksiz bireylerden kişiliksiz toplumlara uzanan yollar…
Egosu yüksek ve dünya menfaatleri için kişiliğini kaybedenlerden olmayalım. Duruşumuz onurlu, yolumuz nurlu olsun! Hayatın ve çağın bizden çalmaya çalıştıklarına inat….
MELTEM ATAŞ