Haram ve Helal Lokma

Helal ve haram konusu son dönemde sanki müslümanların hayatında bile çok dikkat edilmez hale geldi gibi görünüyor. Eskiden “helal süt emmiş” diye bir tabirimiz vardı. Haram ve helal, kişinin günlük hayatını ve davranış kalıplarını direk etkiler.
Haramla kazanılan mal ile hayır yapmak ve hayırlı işlere muvaffak olmak çok zordur.
Helâl rızkın, meşrû ve sâlih amellere muvaffakiyet sebebi olduğu, helâlin sâlih amelden önce emredildiği şu âyetten açıkça anlaşılmaktadır. “Ey peygamberler, helâl ve güzel şeylerden yiyin ve sâlih amel işleyin.” (Müminun, 23 / 51) Yenilen lokma ne kadar helâl olursa, yapılan amel de o kadar sâlih ve faydalı olur. Bu yüzden sünnette sâdece takvâ sâhiplerinin yemeğini yemeğe özen göstermek emredilmiştir. (bk.Ebû Dâvud, Edeb, 16; Tirmizî, Zühd, 56; Dârimî, Et’ımı, 23; İbn Hanbel, III, 38)
İlk mutasavvıflardan Ebû Süleyman Dârânî’ye göre: “Kim benim zikrimden yüz çevirirse ona güç bir geçim vardır.” (Tâhâ, 2/124) âyetindeki güç geçimden murad haram lokmadır. Çünkü helâl kazanmak için kalbi duyarlılık göstermeyen kimse asla kurtuluşa eremez.
Erkek ve kadından her kim mümin olarak yararlı işler yaparsa biz ona güzel bir hayat yaşatırız.” (en-Nahl, 16/97) âyetindeki güzel hayat da helâl lokmadır.
Duâların kabûlü ve semâ kapılarının açılması ile helâl lokma arasında bir irtibât vardır. Haramla beslenen vücut eritilmeden; boğazdan geçen lokma helâl olmadan duâlar makbûl olmaz. Selef-i sâlihîn harâm şüphesi sebebiyle çok titizlik göstermişlerdir.

 

Bir yanıt yazın