İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır.
İnsanî değerleri ön planda tutar. Herkesin özel ve güzel olduğu kabulünden hareket eder. İnsana saygı ile yaklaşım gösterir. “İnsan araçtan daha değerlidir.”
“Biz insanların eksiklerine değil ……
Yüreklerindeki güzelliklere bakmak durumundayız”
Fiziksel, duygusal, zihinsel ve ruhsal boyutlarıyla insan bir bütündür. Bu boyutlardan sadece birinde bile dengeyi sağlayamazsa mutsuz olur… Mutsuzluğunun nedeninin de kendisini tanımamaktan kaynaklandığının farkına varmaz. İnsan, yaşamı boyunca karşısına çıkan olaylar, insanlar, koşullar sayesinde deneyimler kazanarak kendini tanıma (olgunlaşma) yolunda ilerler. Yaşlıların, “şimdi bildiklerimi keşke gençlik yıllarında bilseydim” diye yakındıklarını duyarız. Bu, onların eğer yaşamlarını yeni baştan yaşama imkanı olsaydı tercihlerini farklı şekillerde yapacaklarının göstergesidir.
Yani kendini tanımanın (olgunlaşmanın) bedeli uzun yıllar, hatta tüm bir ömürdür. Uzun ömrün bile olgunlaşmayı garantilemediği sıkça görülen bir gerçek. İnsanlar bedensel yetişkinliğe zamanla ulaşıyorlar ama ya ruhsal yetişkinliğe? Ruhsal yetişkinliğe erişmek, çaba ve gayret gerektirir. Ancak yüce ruhlu kişiler, insanî ve ruhî gelişim için çaba sarf edebilirler.
İnsan hata yapabilir. Önemli olan hataları kabullenip, ders ve ibret alabilmektir.
“Hata ve yanlışlık, ilmin, insanlığın ve sosyal hayatın gelişimine yardım eden disiplin kollarından biridir.” Laboratuarlardaki deneyleri düşünelim. Birçok terkip yapılır. Çok azından istenilen netice elde edilir.
İnsanî gelişim, evrensel, insani ve ilahî direktifleri hayata tatbik etmekle mümkün olabilir. Özel bir gayret ve çaba gerektirir.