Sanayi devrimi, televizyon, cep telefonu ve internet derken günlük hayatımız yeni gelişmelerden çok ciddi şekilde etkileniyor. İnsan, her şeye renk verme durumundayken, bazen başka insanlar eliyle üretilenlere kurban gidebiliyor. İnsan bozulduğunda, her şey bozulur. İnsan düzelirse birçok şey düzelir.
Televizyon, İnternet, vs. sadece birer araç ve vasıtadır. Kim, nasıl isterse öyle kullanır. Ama bu karşılıklı bir etkileşimdir çok defa. Yani insan etkilenir ve etkiler. İletişim çağında, öz iletişimini sağlıklı bir zemine oturtamayanlar, arayış ve bazen de özden kaçış denilebilecek bir çizgide gidebilirler.
MSN, Skype, Facebook gibi birçok direk iletişim donanımları söz konusu… Sesli ve görüntülü konuşabiliyor, dünyanın her tarafındaki insanın evine misafir olabiliyor veya muhatabınız sizin dünyanızın bir parçası haine gelebiliyor. Bu durum, farklı olumlu veya olumsuz durumlara da sebebiyet verebilmektedir.
Kim ne aradığını biliyor ise… Bazen de, güzel ve olgun insanlar ile karşılaşmak ve bilgi, belge paylaşımı ile olgunlaşıp gelişmek de söz konusu… Kim ne arıyor ise onu bulabiliyor.
Kendi değerlerimizi, medya, drama ve internet dünyasına taşıma noktasında gayret içinde olmalıyız. Etkileşim ve iletişimde “sosyal iletişim” tabirini kullanıyorum. Yani evinize gelen misafiri ağırlarcasına bir saygı ve özveri içinde olabilmek veya sosyal ortamda gibi davranabilmek, seviyeli, saygılı iletişim kurabilmek gerekiyor.
İnsan “denge” halinde olabilmelidir. Bazen bu denge bozulabilir. Dürüst ve açık iletişim ile maskesiz bağlantılar kurabilmelidir. Bilindiği gibi “net” ağ demektir. Bazen ağa takılmak, avlanmak veya avlamak isteyenler ile karşılaşmak söz konusu olabilir. Dikkatli olmak gerekmektedir.
Kim ne arar ise onu bulabilir. Önemli olan kendimiz ne arıyoruz, onu netleştirebilmektir. Kendimiz ile barışık mıyız? Hakikati kabullenmeye hazır mıyız?