İstanbul’un tarihi yarımadasını ve Haliç’i izliyorum, bir Bayram günü… Karşımda, Süleymaniye, Şehzadebaşı, Fatih ve Küçük Selimiye Camii, Kasımpaşa Büyük Camisi de selamlıyor beni, Beyoğlu’nun kasvetli kiliselerine karşı… Kur’ân-ı Kerîm’in nüzülünden aldığı ulvi değer ile beden, gönül ve beynimizi sürura erdiren Ramazan, bayram ile taçlandı.
Bayram bu güzelliklerin devamının başlangıcı mı, yoksa bu manevi havaya 11 ay ara verme mi? Kim bayramı nerede, nasıl geçiriyor? Kim, ne için, nasıl bayram yapıyor? Bayram, ferdi ve sosyal hayatımıza, özlediğimiz huzur ve mutluluğu bahşediyor mu?
Gerçekten arınabildik mi kötülüklerden, kin ve nefretten? Gerçekten affedebildik ve sevebildik mi etrafımızdakileri? Yoksa oluşturduğumuz karanlıklarda boğuyor muyuz ruhumuzu, kaybediyor muyuz sürurumuzu?
Dünyevi ve uhrevî gerçek bayramlara erebilme temennisiyle…
Bayram bu güzelliklerin devamının başlangıcı mı, yoksa bu manevi havaya 11 ay ara verme mi? Kim bayramı nerede, nasıl geçiriyor? Kim, ne için, nasıl bayram yapıyor? Bayram, ferdi ve sosyal hayatımıza, özlediğimiz huzur ve mutluluğu bahşediyor mu?
Gerçekten arınabildik mi kötülüklerden, kin ve nefretten? Gerçekten affedebildik ve sevebildik mi etrafımızdakileri? Yoksa oluşturduğumuz karanlıklarda boğuyor muyuz ruhumuzu, kaybediyor muyuz sürurumuzu?
Dünyevi ve uhrevî gerçek bayramlara erebilme temennisiyle…