İnsani münasebetlerde kötülük, iyilikleri yutan elemandır. Bir kimseye karşı yapılan herhangi bir kötülük, daha önce yapılan bütün iyiliklerin silinip gitmesine sebep olabilir. Kin, öfke ve nefret duygularının kök salmasına sebep olan davranış tarzı, kötülüğe af ile değil de, kötülükle karşılık verilmesidir. Bu konuda ‘iyiliğe iyilik her kişinin kârı; kötülüğe iyilik er kişinin kârıdır’ sözü meşhur olup bu ‘iyilik yap denize at, balık bilmezse, Hâlık bilir’ atasözüyle desteklenmektedir. Düşmanınızı sevin, sizden nefret edenlere siz hayır duada bulunun,[1] size kötü davrananlar için dua edin. Başkalarına, size davranılmasını istediğiniz gibi davranın.”[2] Allah’ın emirlerinin yaşatılması için gayret edenlere Allah da yardımcı olacaktır.[3]
Tabii ki bizden nefret eden insanlara karşı sıcak duygular besleyemeyiz, bu normal bir tepkidir. Ama onlara karşı sevgi dolu davranışlarda bulunabiliriz. Bu sevgi davranışlarının, onların tutum ve tavırlarında olumlu etkiler yaratacağını umarız. Böylelikle en azından, onlar için olumlu bir şeyler yapmayı seçmişizdir.[4]
Kötülüğü iyilikle ortadan kaldırmak müslümanın en önemli ayrıcalıklarından biri olmalıdır. Bunu gerek Kur’ân’ın vurgularından ve gerekse hadislerin verdiği mesajlardan anlamaktayız. “İyilikle kötülük bir olmaz, Sen (kötülüğü) en güzel bir şekilde önle. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost olur.”[5] Diğer bir ayet-i kerimede “Sen, kötülüğü en güzel bir tutumla sav, çünkü biz onların neler vasfetmekte olduklarını çok iyi bileniz.”[6] Yapılan kötülüklere aldırmamak gerektiği gibi, kötülüklere mümkün olan en güzel iyiliklerle karşılık vermeye gayret göstermelidir. Yapılan kötülüğe aldırmamak, zaten psikolojik olarak muhatabı tesirsiz hale getirecektir. Onun yaptığı kötülüğe karşı iyilik yapabilmek, muhatabın anlam ve fikir dünyasını bombardımana tabi tutacak, farklı bir düşünce tarzı geliştirmesine sebep olabilecektir. Eğer akıllı ve mantıklı bir kimse ise, hatalarını görüp, ders alarak vazgeçecek ve farklı bir davranış tarzıyla pişmanlıklarını ortaya koyacaktır. Ancak bu, tabii ki kolay bir şey değildir.
Öncelikle kötülüğe iyilikle karşılık vermek için kin, garaz ve öfkenin yutulması gerekmektedir.[7] Bu zoru başarabilirlerse; muhatabın gönlünü kazanarak toplumsal barış ve Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak gibi mükafatlar söz konusudur. “İşte onlara, sabretmelerinden ötürü, mükâfatları iki defa verilecektir. Bunlar kötülüğü iyilikle savarlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan da Allah rızası için harcarlar.”[8] Af, özlenilen sıcak ortamları oluşturmada, çok verimli bir değerdir.
Bütün bunlardan da anlaşılacağı gibi affedip bağışlamak da kötülüğü iyilikle önleme açısından değerlendirilebilir. Kötü davranışı affetme bir iyiliktir. Afla birlikte iyilik etmekle, karşıdakinin gönlü fethedilir. Bunun pek az istisnası olabilir ki nadir, yok hükmündedir.[9] Ama kötülüğe karşı iyilik, gönlü geniş olanların üstesinden gelebileceği bir iştir. “Kim sabreder ve affederse şüphesiz bu hareketi, yapılmaya değer işlerdendir.”[10] Af ile muamele muttakilerin özelliklerindendir. “Sizin bağışlamanız ise takvaya daha yakındır. Aranızdaki fazileti unutmayın şüphesiz ki Allah, her ne yaparsanız hakkiyle görür.”[11] Eğer kişi af ile karşılık veremiyorsa, hukuk düzeninin adaletle vereceği karara saygılı olmalı, aşırıya gitmemelidir. “Bir kötülüğün cezası, ona denk bir kötülüktür. Kim bağışlar ve barışı sağlarsa, onun mükâfatı Allah’a aittir. Doğrusu O, zalimleri sevmez.”[12]
Kötülük yapan bazı kimselere aldırmamak gerekebilir. “Rahman kulları yeryüzünde mütevazı yürürler. Bilgisizler kendilerine takıldıkları zaman onlara güzel ve yumuşak söz söylerler.”[13] Nitekim güzel muamelenin tesirini şu ayet beyan etmektedir. “İyilikle kötülük bir olmaz, Sen (kötülüğü) en güzel bir şekilde önle. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost olur.”[14] Hilm ve hoşgörü ile cahillerin cahilce davranışlarını affederek, kötülüklerine sabrederek onların kötülüklerini kalbine kaydetmeksizin iyiliğe döndürmeğe çalışmalıdır.[15] Eğer insanlara karşı iyi ve sevecensek, onlar da bize karşı iyi ve sevecen olma eğiliminde olacaktır.[16] Müminlerin davranış özelliklerini, Rabb’imiz şöyle ifade etmektedir. “Yine onlar, Rablerinin rızasını isteyerek sabreden, namazı dosdoğru kılan, kendilerine verdiğimiz rızklardan gizli ve açık olarak (Allah yolunda) harcayan ve kötülüğü iyilikle savan kimselerdir. İşte onlar var ya, ahiret yurdunun (güzel) sonu sadece onlarındır.”[17]
[1] Bir ayet-i kerime de bu konuya şöyle ışık tutuyor. Kur’ân, Enâm (6): 108; “Buna rağmen onların Allah’tan başka taptıklarına sövmeyin ki, onlar da cahillikle Allah’a sövmesinler. Her millete yaptıklarını böyle güzel göstermişizdir. Sonra hep dönüp Allah’a varacaklar. O zaman O, kendilerine ne yaptıklarını tamamen haber verecek. ” Burada dikkat edilirse kötü bir davranışa aynısıyla mukabele edilmesinden yasaklama vardır. Bu iletişime yeni boyutlar getirebilir.
[2] Gary Chapman, Beş Sevgi Dili, çev. Betül Çelik, Sistem Yayıncılık, İstanbul, 2001, s. 167.
[3] Kur’ân, Muhammed (47): 7; “Ey inananlar, eğer siz Allâh(ın dinin)e yardım ederseniz (Allâh da) size yardım eder; ayaklarınızı (hakkı koruma yolunda) sağlam tutar. ”
[4] Chapman, Beş Sevgi Dili, s. 177.
[5] Kur’ân, Fussılet (41): 34.
[6] Kur’ân, Mü’minûn (23): 96.
[7] Öfkenin yutulması, mü’münin iman ve amelinin kalitesini ortaya koyan, ayırt edici vasıflardandır.
[8] Kur’ân, Kasas (28): 54.
[9] Suat Yıldırım, Kur’ân-ı Hakîm ve Açıklamalı Meali, İstanbul, 1998, s. 479.
[10] Kur’ân, Şûrâ (42): 43.
[11] Kur’ân, Bakara (2): 237.
[12] Kur’ân, Şûrâ (42): 40; Kur’ân, A’raf (7): 95; “Sonra kötülüğü (darlığı) değiştirip yerine iyilik (bolluk) getirdik. ”
[13] Kur’ân, Furkân (25): 63.
[14] Kur’ân, Fussılet (41): 34.
[15] et-Taberî, Câmiu’l-Beyan, c. 24, s. 119.
[16] Chapman, Beş Sevgi Dili, s. 173.
[17] Kur’ân, Ra’d (13): 22.