Beşerî ilişkilerinde doğru davranmayan insanlar; yalancı, sahtekar veya ikiyüzlü gibi sıfatlarla nitelenirler. Allah’a iman noktasında kişinin doğru olmaması halinin adı ise münafıklıktır.[1] Münafıklık, çoğu defa aynı delikten ısırılmamıza sebep olan ciddi bir ferdi ve toplumsal hastalıktır. Çoğu defa inanan ve inanmayan genellemesinin ötesinde şahıslandırmak zor olsa da toplumda münafıklar ve münafık karakterli tipler vardır. Münafıkların özellikleri aslında bellidir. Müslüman, bunları bilmeli ve uyanık olmalıdır.
Dil ile inandığını söylediği halde, kalbi söylediğini tasdik etmeyen ve inanmayan kimse münafıktır. Münafıkların sözü ile özü birbirine uymaz, sözleri ile davranışları arasında tutarlılık yoktur. “Münafıklar, müminlerle kâfirler arasında bocalayıp dururlar: Ne onlara bağlanırlar ne de bunlara. Bir çıkar söz konusu olduğunda mümin görünürler, imana meyil gösterirler, bir güçlük, meşakkat vuku bulduğunda küfre doğru kayarlar.
İkiyüzlü münafıklar, akılları sıra Allah’ı ve inananları kandırıp bazı menfaatler elde ettiklerini sanırlar. Aslında onlar kendilerini kandırmaktadırlar. Nitekim Nisa Suresi 142. ayette; “Şüphesiz münafıklar Allah’a oyun etmeye kalkışıyorlar; hâlbuki Allah onların oyunlarını başlarına çevirmektedir”[2] buyrulmaktadır.
Münafıkların Bazı Özellikleri
“Münafığı tanıtan üç özellik vardır: Konuştuğu zaman yalan söyler; verdiği sözde durmaz; kendisine güvenildiğinde ihanet eder.”[3]
Münafıkların fikir ve inançlarındaki tereddüt hali, davranışlarına da yansımaktadır. Münafıkta kişilik bölünmesi söz konusudur. Bu kişilik bölünmesi de yere ve ortama göre yer değiştiren ikili inancın yaşantıya yansıması ile ilgilidir. Yaramaz ve fâhiş sözler, nifakın dallarından birer daldır. Mümin gıpta eder, münafık ise haset eder. “Münafık, aynen, iki sürüden hangisine katılacağına bir türlü karar veremeyen koyuna benzer”[4]
Emanete hıyanet, münafıklığın ayırt edici vasıflarındandır. Onlar, hayata da sıkı sıkıya bağlıdırlar. Her türlü şeyi aleyhlerine sanıp korktukları gibi, ölümden de aşırı şekilde endişe duyarlar. Münafıklar, kötülüğü teşvik edip iyiliği men ederler.
Münafıklar samimi bir konumda olmadıkları için hatalarını da kabul etmek istemezler. Aynı zamanda alaycıdırlar. Münafıkların Kur’ân hakkındaki mücadelelerine Hz. Ömer Efendimiz; “İslâmı neyin yıkacağını bilir misin? O’nu âlimin hatası ve münafığın Kur’ân ile istidlâlde bulunarak münazara etmesi ve sapıkların hükümleri yıkacaktır”[5] sözüyle dikkat çekmiştir.
İkiyüzlülük, Yalancılık ve Menfaatçilik
Münafıklar ikiyüzlü hareket ederler. Tasdik ettiklerini dilleriyle söyledikleri halde, kalpleriyle inkâr eden; böylece söyledikleri, inançlarının aksi olan münafıklar, gösterişli bir şekilde mescide gelir, duvara yaslanır, fasih ve tesirli konuşmalar yaparlardı. Onlar bu tutum ve davranışlarıyla, elbise giydirilmiş kütüklere ve duvara dayatılmış kerestelere benzetilmiştir. Kalıpları var, fakat kalp ve idrakleri yoktur. İkiyüzlülüklerinden dolayı çok korkaktırlar. Buna rağmen en tehlikeli düşman onlardır.[6] Münafıklar, müminlerin safi niyetlerini bozmak için her türlü söz ve yalanı söylemede mahzur görmezler.
Galip gelebilmek için hakkı gizlerler. Nisa Suresi 142. ayette; “Münafıklar, Allah’ı aldatmaya çalışırlar. Halbuki Allah, onların oyunlarını başlarına geçirecektir. Onlar, namaza kalktıkları zaman tembel tembel (üşene üşene) kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar. Allah’ı pek az anarlar.”[7]
Tevbe Suresi 67. ayette “İkiyüzlü erkek ve kadınlar da birbirlerindendir: Kötülüğü emreder, iyiliğe engel olurlar; elleri de sıkıdır; Allah’ı unuttular, bu yüzden Allah da onları unuttu. Doğrusu ikiyüzlü münafıklar yoldan çıkmıştır.”[8]
Münafıklar, Allah’a karşı haksızlık, hıyanet ve küfranı nimette bulunmak gibi kötü fiilleri işlemekten çekinmezler. İnsanları kandırabilmek için her türlü yalanı söyleyebilecekleri gibi, yalan yere yemin etmekten de sakınmazlar. Gizliden gizliye müslümanları zayıflatıp çökertmek, onların arasına çeşitli ihtilaf tohumları ekerek birbirlerine düşürmeye çalışırlar.[9] Mallarını Allah yolunda değerlendirmezler. Hayır ve iyilik yapmada cimri davranırlar.[10]
Münafıklar, menfaatlerine aşırı derecede düşkündürler. Can ve mala zarar geleceği endişesiyle, cihattan geri kalmak, münafıkların tutum ve davranışı olarak ayetlerde yer almaktadır. Zekât vermemek ve infaktan geri durmak da menfaatçilik ve egoistliğin yansımalarındandır. Münafık, aşırı çıkarcı olup; çıkarından asla taviz vermeyen bir tiptir. Onların inandıklarını söylemelerinin altında da, bu çıkarcılık yatmaktadır.
Emanete Hıyanet ve Sözünde Durmamak
Emanete hıyanet, münafıklığın ayırt edici vasıflarındandır. Verilen söz de bir nevi emanet mesabesindedir. Mümin verdiği sözü ne pahasına olursa olsun yerine getirmeli veya yapamayacağı bir şeyi üzerine alarak başkalarını güvendirmemelidir. Bilhassa ticarî muameleler göz önünde bulundurulacak olursa; bunun ehemmiyeti daha iyi anlaşılabilecektir. Emanete riayet etmeyenin imanı, ahde vefa göstermeyenin de dini yoktur.
Münafıkların kalplerinin bozukluğu ve hastalığı,[11] onların insanî ilişkilerini de derinden etkilemektedir. Dolayısıyla, münafık tipli insanlarla sağlıklı ve dengeli bir iletişim kurmak mümkün olmaz. Menfaatleri olduğunda çok dost ve sevecen davranırlarken, menfaatlerine uymayan durumlarda hiç tanımıyormuşçasına hareket edebilirler.
Tereddüt ve Korkaklık
Tereddüt ve korkaklık, onların günlük davranışlarına da aksettiğinden; onlar ile arkadaşlık ve güvene dayalı işbirliği yapmak da çoğu defa mümkün olmaz. Buna rağmen onları dost edinmeye kalkan müminleri de Rabbimiz; “Ey iman edenler! Müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmeyin; (bunu yaparak) Allah’a, aleyhinizde apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz?”[12] âyetiyle uyarmaktadır.
Münafığın, özgüveni ve net bir kimliği olmadığı için, daima maskelerle gizlenmiş bir hayat tarzını, kendine lâyık görebilmektedir.
Münâfıklar, insanlar arasında şerrin ve kötülüğün yayılmasını arzu ederler. Bunun için müslümanların aksine kötülükleri süslü göstererek yaygınlaştırmaya, iyilikleri de kötü gösterip insanları uzaklaştırmaya çalışırlar.
Münafıklar (ikiyüzlüler), Allah ve Rasülünün hükümlerine uymakta zorlanırlar. “Onlara: Allah’ın indirdiğine (Kitab’a) ve Resûl’e gelin (onlara başvuralım), denildiği zaman, münafıkların senden iyice uzaklaştıklarını görürsün.”[13]
Münafık Kafirden Tehlikelidir
Münâfık kâfirden daha tehlikeli ve daha zararlıdır. Çünkü inkârda kâfirle eşit olup hile ve saptırma bakımından ondan daha ileridir. Müslümanların saflarına sızma ve onlarla birlikte yaşama imkanı vardır.[14] Günlük hayatta müslümanlarla iç içe olabileceğinden onların tutum ve davranışlarına dikkat etmeli muhtemel şerlerinden korunmak için gayret sarf etmelidir.
Münafıkların içleri ile dışa yansıyan tutum ve davranışları farklı olduğu, menfaatlerine göre maskeler kullanabilirler. Onlar hakkında karar verirken bazı kişiler ihtilaf edebilirler. Bu tip ikiyüzlülerle; akrabalık, kabile birliği, ticari ortaklık, arkadaşlık gibi hususlar, inananların münafıklar hakkındaki hükümlerine etki etmemesi için Rabbimiz; “Size ne oldu da münafıklar hakkında iki gruba ayrıldınız? Hâlbuki Allah, onları kendi ettikleri yüzünden baş aşağı etmiştir (küfürlerine döndürmüştür). Allah’ın saptırdığını doğru yola getirmek mi istiyorsunuz? Allah’ın saptırdığı kimse için asla (doğruya) yol bulamazsın!”[15] buyurarak mümin kullarına dost ve düşmanlarını tanıma yolunda rehberlik etmektedir.
İnançlı kişiye hoş gelen şeyler, hasta kalpli münafıkları rahatsız eder. Bunlardaki davranışlar, tavırlar, ileri sürdükleri fikirler, sahip oldukları itikatlar, çoğunlukla İslâm’ın değil, inkârın ve isyanın varlığına delalet eder.
Ahlakî değer ve faziletlerin sözünü edip; onları eyleme dönüştürmeyen insanlar, kendileriyle olduğu gibi çevreleriyle de uyumsuzluk içindedirler. Bu tür insanların, sözleriyle işleri birbirini tutmaz. “İki haslet vardır ki münafıkta bulunmaz: Tavır güzelliği ve dinde ilmî derinlik.”[16]
İslam düşmanlarına karşı, tedbir almak Kur’ân’ın emridir. “Ey Peygamber! kâfirlerle ve münafıklarla uğraş ve savaş, onlara karşı katı davran. Onların varacağı yer cehennemdir. Ne kötü varılacak yerdir o!”[17]
Hakiki iman, salih amel, ihlas ve samimiyet münafıklıktan kurtulmak için gereklidir. İnananlar, münafıkların bozgunculuklarından emin olmak için onları iyi tanımaya çalışmalı, yerine göre onlara karşı bir tutum sergileyebilmelidir. Kırılma noktalarını bilmek, iletişim ve verimlilik için gereklidir. Verimli ve huzurlu bir hayat için, münafık tipli kişileri ve onların özelliklerini bilip, tedbirli davranmak gerekir.
[1] Kılıç, İnsan ve Ahlâk, s. 53.
[2] Kur’ân, Nisâ (4): 142.
[3] Buharî, Sahih, 2/ İman, 24, c. 1, s. 14; Müslim, Sahih, 1/İman, 25, c. 1, s. 78, hn. 59.
[4] Müslim, Sahih, 50/Sıfatü’l-Münafıkîn ve Ahkamuhüm, 17, c. 4, s. 2146, hn. 2784.
[5] Ebû Nuaym, Hilyetü’l-Evliyâ, Daru’-Kütübi’l-Arabî, Beyrut, 1405, c. 4, s. 196.
[6] Kur’ân, Münafikûn (63): 1.
[7] Kur’ân, Nisâ (4): 142
[8] Kur’ân, Tevbe (9): 67.
[9] İmadüddin İbn Kesir, Tefsiru’l-Kur’âni’l-Azim, Darul Marife, Beyrut, 1984, c. 2, s. 361.
[10] Abdülkerim Zeydan, Usulü’d-Da’ve, Mektebetü’l-Menâri’l-İslâmiyye, Bağdat, 1981, s. 388, 389.
[11] Kur’ân, Bakara (2): 10.
[12] Kur’ân, Nisâ (4): 144.
[13] Kur’ân, Nisâ (4): 61.
[14] H. Mehmet Soysaldı, Kur’ân Semantiği Açısından İnançla İlgili Temel Kavramlar, Çağlayan Yayınları, İzmir, 1997, s. 88.
[15] Kur’ân, Nisâ (4): 88.
[16] Tirmizî, Sünen,42/İlim, 19, c. 5, s. 50, hn. 2684.
[17] Kur’ân, Tahrîm (66): 9.