Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olma hastalığı toplumuzun en önemli meselelerindendir. Şimdi buna okumadan yazan cahiller de eklendi. Bilhassa internet çıktıktan sonra kopyala, kes yapıştır, türü günübirlik yazarlar ve kitapları boy gösterir oldu.
Sahneleri ve ekranları dolduran kişiler, muhataplarına birşeyler verebilecek kapasitede olsalar insanın içi sızlamaz. Usul yok, metodoloji yok… Sadece görsellik ve tatlı birkaç söz ve hikaye ile kendileri gelişmemişler, başkalarını geliştirmeye uğraşıyor.
Bu insanların ilk anda ilgisini çeker gibi oluyor fakat kalıcı ve verimli olmak ayrı bir hadise… O doluluk, sistematiklik ve temellerin sağlam olmasını gerektiriyor.
Ne kadar yükselmek istiyorsanız, o kadar derine inmelisiniz. Eğer temeliniz sağlam olmaz ise en ufak sarsıntıda yıkılır gidersiniz. Hatta bazen şöhret ciddi bir felakettir. Yuvalar yıkar, insanın hayatını mahveder.
Tahsil etmeden, mahsül verilmez. Maddi hayattaki köşe dönmecilik hastalığı bir çok sahayı işgal etti. Olgunlaşmamış meyve yendiğinde ne olur… Herşeyin bir zamanı vardır. Hani bir atasözümüz var ya “Vaktinden önce öten horozun başı kesilir” diye… Acelecilik şeytandan teenni Rahman’dandır…
İnsan kendi dünyasında, iman, amel ve ihlas seviyelerine dikkat etmeden hareket edecek olursa, Allah katında makbul eser verme noktasında problemler ile karşılaşabilir. Bu noktada günahsız ağızlar ile duaya ihtiyaç var…
Siz insanları okumaya, araştırmaya teşvik etmeyeceksiniz, onlara iki saat hokkabazlık yapan adamları konuşturacaksınız ve çocuk farklı olmayı öğrenecek… Bu fıtrata aykırı…
Hayatta sünnetullah denilen kaideler hüküm sürer. Alimlerin hayatını okursanız, ilim tahsil etme, bilgi ve fikir sahibi olmanın ne demek olduğunu görürsünüz. Tarihin akışını değiştiren buluş ve icatlara imza atanların hayat çizgisinde de bu adanmışlık vardır.