PROJE KİTAP
Piyasa Uyumu ekonomik hayatı göz önünde bulundurarak bazı tahlilleri ön plana çıkaracaktır. Piyasa, insan huzur ve mutluluğuna hizmet eder hale getirilmelidir.
Piyasa uyumunun motoru reklâmlar değil kişinin kendi ihtiyaç ve gerçekleri olmalıdır.
Dünyada yaşanan büyük karmaşanın, hatta yüreğimizi dağlayan haksız savaşların ortasında, biraz da tarihî perspektif içinden İslâm’ın durumunu göz önünde bulundurmamız gerekmektedir.
İşlerimiz müslümanca mı? sorusunun cevabını sağlıklı olarak verebilmeliyiz. Bütün bu çalkantılar içinde İslâm’ın görüşü nedir? Bizim tavır ve davranışlarımızın şekillenmesinde dinimiz etkili mi?
İhtiyaçlar
İhtiyaç merkezli yaklaşım bu noktada bazı açılımlar yapacaktır. Temel ihtiyaçlar bellidir. Her bir ihtiyaç karşılandıkça sağlam prensipler üzerinde devam edemeyen kişi bazı şeyleri ihtiyaç olarak görmeye başlayabilir. Kalite ayrı bir konudur. Desinler anlayışı da bir başka problemdir. Bazı şeyler temel ihtiyaç olmadığı halde, göz nerede ise gönül oradadır sözünde anlatıldığı üzere ihtiyaç haline getirilebilir.
Tüketim Ekonomisi
İnsanların ihtiyaçları sonsuzdur. Bunu bilen toplum mühendisleri sınırlı kaynakları kendi lehlerine kullanmak için gayret gösterirler. Aslında küçük daima güzeldir.
Tüketim Toplumu
Sermayeyi elinde tutan güçler, para ile para kazanma yoluna giderek insanları paranın kulu haline getirmeye çalışırlar. Her türlü bilgilendirme vasıtaları reklam ve empoze kampanyaları ile bazı şeyleri ihtiyaç haline getirirler. Kredi kartları ile de daha kazanmadığımız paraları harcatma stratejisini başarı ile kullanırlar.
Gelişim
Gelişim fertten başlarsa sağlıklı ve sürekli olur. Biz nefsimize söz geçirebilirsek bütün dünya bizi dinler. Evrensel değerler ideolojilerden uzak bir şekilde, aklın yolu birdir kaidesine uygun olarak belirlenirse herkes rahat eder, huzur bulur.
Kalkınma
Kalkınma çağımızın önemli kavramlarındandır. Aslında bir kısmı ideolojik ve toplumsal katmanlar ile ilgili açılım ve çözümlemeleri yapılabilir.
Yatırım
Yatırımlar insan merkezli olmalıdır. Silah için yapılan harcamalar insanlığın temel ihtiyaçları için kullanabilse herkes çok daha huzurlu ve mutlu olur. “Fakir bir toplumda zengin olunabilir. Fakat zengin olarak yaşanamaz.” Bunun canlı örneklerini, kapkaç, gasp ve tinerci olayları ile görmek mümkündür.
İdealler ve Gerçekler
Para Mutluluk Getirir mi?
“Para birçok şeyin kabını verebilir ama içini veremez. Mesela, neşeli anlar yaşatabilir ama huzur veremez. Arkadaş verebilir ama dost veremez. İlaç verebilir ama şifa veremez” Hasıl para ile mutluluk olmaz. Her şey insanın emrine verilmiştir. İnsan da para, mal, makam ve mevkinin kölesi değil efendisi olabilirse huzurlu bir hayat yaşayabilir.
İnsanlık Tükenmeden!
Hayatımızı sürdürmek için ihtiyaçlarımız var. Temel ihtiyaçlar beslenme, sağlık, barınma, giyinme ve eğitim olarak özetlenebilir.
Tabii bu temel ihtiyaçların yanında, sevme ve sevilme, kendini güvende hissetme, başarı ve mutluluk da insanî değerlerdendir. Bunlar da ruhî ihtiyaçlarımız arasında sayılır. Günümüzde dünya kaynakları doğru dağıtılsa, temel ihtiyaçların tamamını karşılamaya yetiyor. Ne yazık ki ekonomik sistemi kurgulayış biçimimizden ve ekonomik sistemin kullandığı araçların doğayı kirletip, bozup, mevcut doğal varlıkları yer yer yok etmesi nedeniyle insanların büyük bir kısmı bu ihtiyaçlarını karşılayamıyor. İnsanlık adına ve ahlâki açıdan, bizimle dünyayı paylaşan insanların ve diğer doğal varlıkların ihtiyaçlarını karşılayamıyor olması bir utanç kaynağı olarak değerlendirilebilir. Ekonomik sistemin etkisi ve toplumsal sistemdeki kurgulanış biçimi ise ruhsal ihtiyaçları pek de dikkate almıyor.
Ekonomik sistemdeki temel yanlışlardan biri bir tüketim ekonomisi yaratılmış olması. Dünya bir tüketim çılgınlığı içinde! Tüketim ekonomisinde kişilerde veya tüzel kişiliklerde biriken artı değerler, ya daha çok tüketimi besleyen üretim için yatırıma ya da tüketimin kendisine gidiyor. Reklam sektörü ise ihtiyaçlar için insanları etraflıca bilgilendirmeden ziyade, ihtiyaç duygusu yaratma ve toplumsal statü belirleme üzerine kurulu. Sahip olma ve tüketim seviyesi ihtiyaçlarımızı karşılamaktan öte toplumsal grubumuzu ve statümüzü belirliyor. Gereksiz yere ortaya çıkan bu tüketim ise doğa üzerinde geri dönülmesi imkânsız veya çok zor ve pahalı tahribata yol açıyor. Bunun sonucunda ise paylaştığımız gezegenimiz hızla yaşanmaz hale geliyor. Sonunda bizimle beraber bu gezegeni paylaşan bütün canlıların ölmesi veya acı çekmesi söz konusu.
Tasarruf ve yetinme değerleri
Yeni bir kullanım ahlâkına veya tüketmeme ahlâkına ihtiyaç var. Tüketmek yerine kullanmaya ya da daha az kullanmaya yönelik değerlerin ise ekonomiyi şekillendirmesinin yollarını bulmalıyız. Bu kapsamda ekonomik üretime yapılan yatırımların öncelikli olarak temel ihtiyaçları en kaliteli ve düşük maliyetlerle ve çevreye en az zarar veren şekilde karşılamasına yönelik örgütlenmesi gerekiyor. Sanayinin bu değerlere göre şekillenmesi ise ancak devlet politikalarının bu yönde teşvikler vermesi ve ortak kurallar koyması ile mümkün. Reklam sektörü ise toplumsal ve çevresel fayda üzerine kurgulanmalı. Nasıl tütün reklamlarına yönelik düzenlemeler varsa aynı şekilde reklam içerikleri ve yoğunluğuna dair düzenlemelerin de bu yeni toplumsal ve değerler çerçevesinde şekillenmesi gerekli. Bu değerler çerçevesinde toplumsal statü ise ne kadar tükettiğimizle değil, ne kadar az kullandığımızla belirlenir hale gelmeli. Toplumsal bilincin daha az kullanmaya göre geliştirilmesi ise evden başlayıp yüksek öğrenime kadar devam eden eğitim sürecinde bu değerlerin içselleştirilmesi ile mümkün. Gereğinden fazla ve doğal varlıklar üzerine yük getiren kullanımların toplumsal açıdan kabul edilemez hale gelmesi ne yazık ki zaman alacaktır. Ancak buna yönelik politikaların bugünden hayata geçmesi ile ancak dünyanın içinde bulunduğu çıkmazdan kurtulması mümkün.
Hemen tüketimden vazgeçmeli; yeni bir tasarruf ve yetinme değerlerine sahip toplumsal dönüşümü gerçekleştirmeliyiz, dünyamız tükenmeden!