Rektörlük Seçimleri ve Akademisyenlik

Demokrasi gereği üniversitelerde de seçimler yapılır. Ama bu seçimler nerde, nasıl işler, nasıl sonuçlar doğurur üzerinde çalışılması gereken bir sahadır. Çok oy almış adayın atanıp atanmaması gündeme gelir. İç idare açısından şuna oy verdi, bunun adamı diyerek özlük hakları ile oynanır. Kol kırılır yen içinde kalır diye bunu kimse gündeme getiremez.
Bazen üniversitede çalışmayan bir kişi, bir yerde göreve başlar ve kısa zaman sonra Rektör adaylığını açıklar. Kanuni olarak bir engel olmamakla beraber, sıkıntı çekmeyen, üniversitenin sorunlarını bilmeyen, “Zahmete katlanmadan rahmete erişme” gayretindeki kişiler bir şekilde rektörlük koltuğuna otururlar. Bu da bazı sıkıntıları beraberinde getirir.

Tıp fakültelerinin olduğu üniversitelerde, kadro yoğunluğu sebebiyle tıp kökenli rektör adayı fazla oy alır. Ve idari yapıya çok uzak bir akademik birim üyesi icranın ve yönetimin başı haline gelir. Ama üniversiteye hizmet dağılımı adaletli olmayabilir. Üniversitenin kaynakları etkin kullanılmalıdır.
Demokrasi karşıtı olarak, zulmün payidarlığına destek olmak ciddi sorumluluk gerektirir. Ama biz demokrasi kültürüne sahip miyiz? Sorusu iyi cevaplanmalı ve irdelenmelidir.
Kadrolaşma konusu gündeme geldiğinde, akademisyenlik ve bağımsız bilgi üretimi başka bir yara almaya başlar.
Kalite, adalet, ehliyet liyakat hayatın her safhasında gerekli bir değerdir.

 

Bir yanıt yazın