Tek boyuta indirilen sağlık anlayışımız, “Dünya Sağlık Örgütü/WHO’nun Anayasasında belirtildiği şekilde, bedenî, ruhî ve sosyal yönden tam bir iyilik hali olarak yeniden ele alınmalıdır. Çünkü ruhî ve sosyal boyutu ihmal eden beden sağlığı, insanı bir bütün olarak ele alamayıp kısır bir döngü içinde gidebilmektedir.
Sağlığa, tıbbın ötesine geçilerek bakılmalı, insan sağlığını belirleyen etmenlerin sadece biyolojik ve fiziksel unsurlar olmadığı fark edilmelidir. Çünkü hastalıkların ortaya çıkışları, biyolojik ve fiziksel unsurların yanında ruhî, sosyal, ekonomik, kültürel ve diğer çevresel faktörlere bağlı olarak şekillenmektedir (Marmot, Michael, 2001).
“Yirminci yüzyılın benimsediği sağlık anlayışı, bireyi sosyal çevresi ile bir bütün olarak ele almakta ve sağlığı etkileyen etmenlere karşı çok boyutlu bir bakış açısı geliştirmektedir.”Ancak bu yaklaşımı kendi toplumumuza baktığımızda görmemiz nerde ise mümkün değildir. Sanki sağlığımız küçük hesaplara kurban edilmek istenmektedir.
Türkiye’deki sosyal sağlık hizmetleri, “sosyal” rotasından ayrılmış ve tedavi hizmetlerini eksen olarak gören çağdışı rotasına oturmuş gibi görünmektedir. Toplumu oluşturan fertlerin yalnızlık ve sosyal dışlanmışlık hissetmesi toplumun gücünü yok sayan bir çıkmaza doğru gider. İnsan ve toplum sağlığına yeterli ilgi gösterilmediğinde, bunun olumsuz sonuçlarını, toplumun bütün katmanları derinden hisseder. Bütünü gören sağlık yaklaşımıyla toplumsal köprülerin sağlamlaştırılması gerekmektedir.
Hem sağlık hizmetlerinde, hem de sosyal güvenlikte, “insan” eksenli değil, “para” eksenli bir yaklaşım sergilenmesi tehlikeli bir durumdur. Belirli grupların daha çok para kazanmalarına yönelik çabalar, toplumun geniş kesimlerinin hizmet alımını olumsuz yönde etkilemekte ve sosyal sağlığı bozmaktadır.
Bir toplumun sosyal sağlığı, bütüncül bir bakış açısı ile kavranmaya çalışılmalıdır. Konulara tekelci yaklaşan meslekler ya da yöneticiler başarısızlığı artırmaktadır. Bunun yerini disiplinler arası değer merkezli yaklaşımlar almalıdır.
Sosyal sağlığı da içine alan sağlık hizmetlerinin verimliliği, koruyucu hekimliği ve ruh sağlığını da içermelidir. Hekimi, ebesi, sosyal hizmet uzmanı, çevre mühendisi, cemiyet ve din adamı elele vermeli ve “insan odaklı yaklaşım” sergilemelidir. İnsanın ruhî ve sosyal boyutu ihmal edilerek sağlıklı bir toplum oluşturulamayacağının farkına varılmalıdır.