Doğu Anadolu Projesi (DAP) kapsamında, Devlet Planlama Teşkilatı’nın (DPT) 2000’li yıllarda yaptırdığı anket çalışmasında gönüllü olarak Hakkari’de görev yaptım. Burada bir çok haneye misafir olarak insanlar ile birebir görüşme imkanına sahip oldum.
Şemdinli-Ortaklar Köyü’ndeki yaşadıklarımı bir anekdot olarak nakletmekte fayda görüyorum.
Ortaklar Köyü Şemdinli’ye 40 kilometre, ağaca çıkarcasına 2 saate alınabilen bir mesafe… Bir tarafı İran, diğer tarafı Irak, haritamızın en uç noktası.
Ortaklar Muhtarı bizi köy dışında karşıladı. Aracı ile köye girerken yoldaki kasis dikkatimi çekti. Bu şekilde geçersek aracın altının vuracağını düşündüğümden zaten görünen eve, yaya olarak geçmeyi teklif ettim.
Muhtar “Boş ver, devlet gelsin yapsın” deyince çok dikkatimi çekti. Çok misafirperver ve insani değerleri gelişmiş olan bu ev sahibimiz, bu cümleleri ile bakış açısı ve yaklaşım tarzını ortaya koyuyordu.
Bölge insanı her şeyi devletten bekler bir yapıya sahiptir. Hatta ben sevk-i tabii ile yanımdaki meslektaşlarımın hayret dolu bakışları arasında “İnelim, bana bir kazma kürek verin, şu yolu düzeltelim” teklifinde bulundum.
Diğer bir anekdot; resmi, takım elbiseli, kravatlı bir şekilde evlere girdiğimizde, devletin soğuk yüzünü yansıtan bir hava ile karşılanıyorduk. Namaz vakti geldiğinde, abdest alıp namaza kalktığımızda insanların tutum ve davranışı değişiyordu. Ev sahipleri bunlar da bizim gibiymiş rahatlığı ile bizler ile iletişim kurmaya başlıyordu.
Şemdinli-Ortaklar Köyü’ndeki yaşadıklarımı bir anekdot olarak nakletmekte fayda görüyorum.
Ortaklar Köyü Şemdinli’ye 40 kilometre, ağaca çıkarcasına 2 saate alınabilen bir mesafe… Bir tarafı İran, diğer tarafı Irak, haritamızın en uç noktası.
Ortaklar Muhtarı bizi köy dışında karşıladı. Aracı ile köye girerken yoldaki kasis dikkatimi çekti. Bu şekilde geçersek aracın altının vuracağını düşündüğümden zaten görünen eve, yaya olarak geçmeyi teklif ettim.
Muhtar “Boş ver, devlet gelsin yapsın” deyince çok dikkatimi çekti. Çok misafirperver ve insani değerleri gelişmiş olan bu ev sahibimiz, bu cümleleri ile bakış açısı ve yaklaşım tarzını ortaya koyuyordu.
Bölge insanı her şeyi devletten bekler bir yapıya sahiptir. Hatta ben sevk-i tabii ile yanımdaki meslektaşlarımın hayret dolu bakışları arasında “İnelim, bana bir kazma kürek verin, şu yolu düzeltelim” teklifinde bulundum.
Diğer bir anekdot; resmi, takım elbiseli, kravatlı bir şekilde evlere girdiğimizde, devletin soğuk yüzünü yansıtan bir hava ile karşılanıyorduk. Namaz vakti geldiğinde, abdest alıp namaza kalktığımızda insanların tutum ve davranışı değişiyordu. Ev sahipleri bunlar da bizim gibiymiş rahatlığı ile bizler ile iletişim kurmaya başlıyordu.