Söz ve Davranış Uyumu Prensibi

Örnekleme sisteminin en gerekli prensibi söz ile davranışların birbiriyle çelişmemesidir. İnsanın davranışları fark edemeyeceği kadar güçlü bir şekilde, diğer insanlar tarafından gözlenmekte ve değerlendirilmektedir. Söz-davranış uyumu, müminin en önemli vasfı olmalıdır. Çünkü Yüce Allah, Sâf Sûresi’nin 2-3. âyetlerinde “tatbik edilmeyen şeyin söylenmemesini, bunun Allah katında büyük günah olduğunu vurgulamaktadır. Bakara Sûresinin 44. âyeti tatbik edilmeyen iyiliğin başkasına teklif edilmesinin uygun bir davranış olmadığını vurgulamaktadır. İyi bir iletişim zemini bulamayan günümüz insanı, toplumun içinde yaşadığı halde, toplumdan uzak bir görüntü vermektedir. Değer ve düşüncelerini paylaşıp realize edemediği entelektüel bir yalnızlık hissi çoklarının duygu dünyalarının yansıması gibi görünmektedir.

 

Dilimizde “Ele verir öğüdü, kendi kırar söğüdü” şeklinde tenkidî değerlendirme ile dile getirilen, başkasına iyi tavsiyelerde bulunup kendisini iyiliklere layık görmezcesine yapılan hatırlatmalar, iyi bir örnekleme zemini oluşturmadığı için tesirsiz kalmaktadır. Nitekim, birçok toplumda olduğu gibi, bizim toplumumuzda da iyilik ve güzellikler bilinmemekte değil, tatbik edilmemektedir.

Herkes başkasının hata ve kusurunu düzeltmeye kalkışmak, başkasına öğüt ve tavsiyeler vermekle meşgul gibi görünüyor. Kimse kendi hata ve kusurlarını sorgulayıp onlardan uzaklaşma gibi, bir yaklaşım ve arayış içinde değil gibi. Bu, bazı insanların genel bir tutumu olmalı ki Rabbimiz, “Kitab’ı okuyup durduğunuz halde kendinizi unutur da başkalarına mi iyilikle emredersiniz? Düşünmez misiniz?”[1] ikazıyla dikkatlerimizi bu hususa çekmektedir. Yani başkalarına söyleyip kendinizin yapmadığı şeylerin etkisiz kalacağını, akıl etmez misiniz? İkinci olarak kendi nasihatine aykırı davranmak, kendini ve ilmini fiilen yalanlamak demektir. Bu söylenilen hususun tatbike değer olmadığı zannına sebep olabilmesi cihetiyle de tehlikeli bir noktaya delâlet etmektedir.[2] Bir hadiste insanlara iyiliği emredip kendisini unutanların bu ümmetin hatipleri olduğuna değinilmiştir.[3]

“Ey inananlar! Yapmadığınız şeyi niçin başkalarına söylersiniz?”[4] Ey Allah ve Rasülünü tasdik ederek iman edenler, niçin yaptığınız davranışlarla doğrulamadığınız şeyleri söylersiniz. Yaptıklarınızın söylediklerinize aykırı olması Allah katında büyük bir günahtır.[5] Bu durum toplumsal bozulmaya sebep olması cihetiyle incelenecek olursa; ne denli bir çözülme sürecinin başlangıcı olabileceği açısından önemlidir. Söylenilenlerin yapılmaması onların değerini zedelemesi yönünden de sakıncalı bir tutum ve davranıştır.


[1] Kur’ân, Bakara (2): 44.

[2] Yazır, Muhammed Hamdi Elmalılı, Hak Dini Kuran Dili, c. 1-10, Eser Yayınevi, İstanbul, trs, c. 1, s. 338.

[3] Celâladdin es-Suyûtî, ed-Dürrü’l-Mensûr fi’t-Tefsîr bi’l-Me’sûr, c. 1-8, Dâru’l-Fikr, Beyrut, 1993, c. 1, s. 156.

[4] Kur’ân, Saff (61): 2.

[5] Muhammed b.  Cerîr et-Taberî, Câmiu’l-Beyan an Te’vîli Âyi’l-Kur’ân (Tefsîru’t-Taberî), Daru’l-Fikr, Beyrut, 1405, c. 28, s. 83.

Bir yanıt yazın