TASAVVUF VE EĞİTİM

Misafir Kalem
Tasavvuf, dünyada Hakk’a ulaşmaya engel olan unsurlardan sıyrılıp Allah c.c’ya yaklaşma ve arınma usulleri ile ilgili İslamî bir yoldur. Allah’a yaklaşma, Kuran-ı Kerim’in mantukundan anlayabildiğimiz kadarıyla; insanın kendisine zulmetmesine sebep olan nefsin arzu ve isteklerine karşı gelip ruhi hazlara erişmekle mümkün olur. Nefis daima kötülüğü emreden varlık olması münasebetiyle, kişiyi rahmani yoldan alıp şeytani yola götürmeye çalışır. Yaratılmışların efendisi ve ahsen-i takvim olan insanın benliğine, melekî haslet olarak akıl, behimi sıfat olarak nefs dürülüp yoğrulmuş ve bu âleme gönderilmiştir.
Nefsi-i emmare ıslah ve terbiye edilmediği müddetçe insana en büyük düşmandır. Nefsin hevasını, aklın muhtavası içinde kontrol altına almak ve murakebe etmek dinimizin emridir. Nefsin zulmaniliği, iman ve ibadet nurları ile temizlenir. Nefis, ejderi akıl ipliği ile bağlanıp İslamî edeple ıslah edilmelidir. Nefsi ıslah edecek olan da kişinin kendisidir. İnsan fıtrat itibariyle her zaman artı ve eksi noktasında gelip gitme yaşar. Bu gidip gelmeler bazen; çölde kalmış, susuzluğu iliklerine kadar hissetmiş, canlı gibi suya ve nura hasretlik çeker.
İnsan bazen de kaf dağındaki anka kuşu gibi kendini yükseklerde görme ve en zirvede olma düşüncesine kapılır. Enaniyet ve kibir, insanı manevitattan uzaklaştırır en aşağıya esfeli safiline çeker. Kişiyi esfel-i safilinden çekip alacak, kendisini ait olduğu ruhani makama yükseltecek bir rehber ve manevi eğitime ihtiyaç duyar. O rehber de tasavvuf terbiyesindeki mürşid-i kamildir. Mürşit; ne yapacağını bilmeyen, rüzgarın önüne kapılmış bir yaprak gibi sağa sola savrulan insana rehberlik ve öğretmenlik eder. Artı ve eksi kutuplar arasında gel git yapan insana, varlığının gereği olan nur-u Muhammediyi hissettirme adına terbiye eder. Terbiye metodunu da, kainatın meyvesi olan Hz. Adem a.s.’dan bi’l-itibar kainatın varlık sebebi Hz. Muhammed s.a.v.’den silsile vasıtasıyla öz kaynağından alır.
Efendiler efendisinden aldığı terbiyeyi ruhunda süzerek kalbinde olgunlaştırır. Mürşide nispetle tasavvuf, Hakk’a ulaşmada amaç değil araç olmuştur. Allah Teâlâ mürşidi donatırken de tam donanımlı bir araç gibi donatmış ve mürşidine sıfatlarından cüz vermiştir. Mürşide verilen bu sıfatlar, bilmenin yanında yaşama ve tatbik etme metodunu da beraberinde getirmiştir.
Tasavvuf, insanı kötülüklerden arındırıp, manevi yükselişe geçişin yolunu insana öğretir. Bu da en büyük eğitimdir.

 

Mehmet TEKİN

 

 

Bir yanıt yazın