Terör, Doğu Sendromu ve Dinî Değerler

Terör saldırıları ile bir yere varmak mümkün değildir. Buna alet olanlar aslında çok ciddi bir hata içindeler. Görüştüğümüz birçok bölge halkı, durumdan ciddi olarak rahatsız… Tedhiş, sadece tedirginliği artırır. Bunlar çok stratejik ve planlı uluslararası boyutları olan olaylardır. Bölge halkının endişe ve korku içinde yaşaması bazılarını memnun edebilmektedir. Bundan da dış güçler faydalanmaya çalışır.

Terörle mücadele bir bütündür. İnsanî ve sosyal boyutu ihmal edilen her türlü çalışma sonuçsuz kalmaya mahkûmdur. Bölgenin hassasiyeti dikkate alınmalıdır. Emniyet güçlerini destekleyen sosyal projeler ile sağlıklı köprüler oluşturulmalıdır.

Terör zirvesine kültürel değerlerin çimentosu olan dini değerleri temsil edenler de davet edilmelidir. Önemli çözüm ve açılım bu sayede mümkün olacaktır. Bizim DAP projesi çerçevesinde, Hakkari, Şemdinli, Yüksekova vs. noktalardaki anket uygulamamız, çok güzel bir tecrübe oldu. Bilhassa Uludere’de bir köy evinde konaklama zorunda kalmamız, “Doğu Sendromu” isimlendirmenin kilidi oldu.

Devleti temsil eden her memur önemli bir barış elçisi olarak görev yapmak durumundadır. Ama bu merkezi bir yaklaşımla güçlendirilmelidir. Zaten şu anda birçok kırsal köylerde tek devlet temsili din adamları ile yapılmaktadır. Bu durum dikkate alınmalı, sağlıklı açılımlar yapılmalıdır. Bölge halkının ihtiyaç ve beklentileri, insanî ve sosyal projeler ile desteklenmelidir.

Karakollar; helikopter, hassas görüntüleme cihazları vs. güçlü donanımlar ile desteklenmelidir.

Bir yanıt yazın