Son yüzyılımızı şekillendiren toplum mühendisliğinin ön plana çıktığı yönetim ve yaklaşımlar, sağlıklı bir neticeye varamadı. Aksine belli güçlerin kendi çıkar ve isteklerine göre toplumların bünyesinde ciddi yaralar açıldı. Savaşlar, açlık, göç, fakirlik, zengin ve fakir arası uçurumlar bunun örnekleridir.
Bu noktada “toplum mimarlığı” tabiri daha sağlıklı ve insanîdir. Mimarlıkta hem hesap, hem etik ve estetik vardır. Toplum mimarlığı konusunda disiplinler arası çalışmalara ihtiyaç vardır.
Ferdi gelişim ve kalite olmadan, sosyal dokuda iyileşmeler çok zordur, hatta mümkün değildir. Bütün parça uyumu ve etkileşimi bu noktada önem arz eder.
Sanatı, hesabı, estetiği, insani, sosyal ve kültürel değerleri göz önünde bulunduran Toplum Mimarlığı toplumların huzuruna da hizmet edebilir.
Dünyaya yön veren güçlerin etkileşiminde, devletlerin anayasa ve kanunlarının yapılanmasında, plan, proje, projeksiyon ve uygulamalarda bu gereklidir. İnsanî ve sosyal hassasiyetleri göz önünde bulundurmaksızın yapılacak her türlü uygulama ancak belli bir kesimi memnun edebilecektir.
Dengesizlikler toplumların hayatını derinden etkilemektedir.
Dengesizlikler toplumların hayatını derinden etkilemektedir.
Bunu örneklendirmek yerel bazlı ideolojik isimlendirmelerde fark edilebilir. Bazı Belediye meclisleri, belli cadde, sokak ve park isimlerini kendi görüşüne göre seçer. Ama vatandaş bu tür isimlendirmelere alternatif üretir. Resmi isim kullanılmaz atıl duruma gelir.
Toplumun ihtiyaç, beklenti ve değerlerini dikkate almayan bir sistem pratikte bir değer ve mana ifade etmekten uzak olacaktır. Tabi burada eğitim, ahlak ve kalite çalışmaları da önem arz eder. Bu noktda “biz kime ne verdik ne istiyoruz? sorusunu iyi cevaplamak gerekir.