TOPLUMUN AHLAKÎ GENLERİ İLE OYNANIYOR

İnsanlık tarihi, son dönemlerde çık hızlı bir değişim geçiriyor. Bilişim teknolojileri toplum mühendisleri elinde şekil kazanıyor. Bu gidişe bilinçli bir değer kazandırmak gerekmektedir.

Belli hassasiyeti olan insanlar, bu değişim sürecini yönetemeyince, olumsuz sonuçlardan bütün toplum ciddi şekilde etkileniyor ve daha da etkileneceğe benziyor.

Yasaklama anlayışı ile bir yere varmak mümkün değildir. Zaten insan içselleştirmeden yasaklanan şeye karşı daha düşkün olabilmektedir. Değer yargıları ve inanç bu noktada devreye girmektedir. Dolayısıyla şikayet yerine, üretim yapmak zorundayız.

Değer yargıları, zamanla kültürel hassasiyetlere uygun olarak şekillenir. Her bir sahne veya bilginin insanın değer yargılarının oluşumuna olumlu veya olumsuz bir etkisi söz konusudur. Olumsuzluklara ilk anda tepki gösterilmez ise zamanla kanıksama meydana gelmektedir. Kanıksamanın sonraki safhası ise normal olarak algılamadır.

Toplumun bozulmasından şikâyet etme yerine sağlıklı ve haklı tepkileri ön plana çıkarmak gerekmektedir. İlk anda tepki gösterilmeyecek olursa zamanla bazı olumsuzluklar normal olarak algılanmaya başlar. Toplumun ahlaki genleri de böylelikle olumsuz bir değişime sürüklenmiş olur.

Düşünce yapıları, davranışa geçmedikçe bir açılım gerçekleşmez. Düşünce ve davranış uyumu bu noktada önem arz etmektedir. Söz ve davranış uyumu olmadıkça da modelleme sistemi sağlıklı şekilde işlemez.

Algılama sistemleri, eğitim ve gelişime uygun olarak kullanılmalıdır. Bu da etrafımızda olup bitenlere yakın ilgi duyup çözümleme yapmamızı gerektirmektedir. Aksi halde sonucundan hepimizin şikâyetçi olacağı olumsuzlukları yaşamamız kaçınılmaz hale gelir. Bir zamanlar fotoromanlar ile yapılanlar şimdi diziler ve filmler ile yapılıyor.

Basın, yayın, TV programları ve internet, çocukların ve büyüklerin düşünce yapılarını ciddi şekilde etkilemektedir. Zamanında güzel örnekler ortaya koyamaz isek bazı olumsuzluklardan etkilenme durumunda kalmamız kaçınılmazdır.

Son zamanlarda çekilen bazı dizilerdeki çapraşık aile içi iletişimler yukarıdaki başlığı atmama sebep oldu. Adam başkasıyla evli ama ilgi duyduğu ve düşüp kalktığı başka birileri var. Ve bu durum rol gereği çok masum şekilde gösteriliyor. Böylelikle aile ve nikâh bağlarının çok da önemli olmadığı anlayışı empoze edilmeye çalışılıyor. Bu kötü örneklere artırmak mümkün…

Gayri meşru ilişkiler ve kazanılan çocuklar, çok masumane bir çerçevede verilebiliyor. Evlilik öncesi beraberlikler sıradan gösteriliyor. Zengin veya sanatçı (!) her türlü gayr-i meşruluğu işleyebilir anlayışı şuur altlarına işleniyor.

Sanal âlemde insanlar, huzur ve mutluluk arar iken evdeki huzur ve mutluluklarını kaybetmektedirler. Yakınımızda bulunan insanlara verdiğimiz ilgi ve değer gittikçe azalıyor. Uzakta olan hatta tanımadığımız kişilere verdiğimiz ilgi ve değer artıyor. Aslında belki bir araya gelme ihtimalinin bile olmadığı nice iletişimler söz konusu…

Şehirlerarası otobüslerde izlemek durumunda kaldığımız çoğu filmlerdeki bazı sahneler yüzümüzü kızartacak cinsten olabiliyor. Geleneksel tepkisizliğimizden dolayı, bazıları bunlardan bütün yolcuların haşlandığını zannediyor. Ama sessiz çoğunluk bazı dengeleri aslında değiştirebilecek güçte… Bu noktada bilinçlenme süreci iyi işletilmeli ve sivil toplum kuruluşları ciddi sorumluluklar üstlenmelidir.

Hassasiyeti olan insanlar, çocuklara ve ailelere dönük sağlıklı üretim yapmak durumundadır. Eğitim faaliyetleri, dönemin ve kişilerin ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde olmalıdır. Açılım ve çözüm, ihtiyaç hissettirme, ilgi uyandırma, sağlıklı ve doğru bilgileri zamanında örnekleme sistemi ile kazandırmadan geçiyor.

Çocukların ilgileri iyi kullanılmalıdır. Çocukların bilgi ve hayal dünyalarını değerlerimize uygun şekilde hazırlayıp geliştirecek ürünler geliştirmek de sorumluluk noktasındakilerin vazifeleri arasındadır. Eğitimde lokomotif olmak durumundayız. Bunu yapamayacak olursak en azından alternatif üretmek zorundayız.

Değerlerimize uygun eserler üretmek durumundayız. Gençlerin iç dünyalarındaki problemlere açılım sağlayacak, modelleme yapılabilecek kitaplar yazılabilmelidir.

İnsanların bir araya gelip dert ve sıkıntılarına çözüm üretebilecekleri yapılara şiddetle ihtiyaç var. Bu noktada sivil inisiyatif devreye girmelidir. Hassasiyeti olan insanlar sinerji üreterek birbirlerini güçlendirmelidir. İletişimin gücünü kullanabilmek gerekir. Muhatap kitle ila sağlıklı iletişimler her iki tarafı da güçlendirir.

Toplumun önünde olan insanlar şikâyet etme yerine iş ve proje üretmek zorundadırlar. Bu sorumluluğu taşımayacak olursak, hesabını veremeyeceğimiz bur duruma düşebiliriz.

“Müsademe-i efkardan barika-i hakikat doğar” özdeyişini hayata geçirmemiz gerekiyor. Bu noktada her birimize ciddi yükümlülükler düşmektedir. Birbirimizi cesaretlendirip sağlıklı oluşumlara imza atmak durumundayız. İnsanî ve sosyal gelişimimiz için buna ciddi ihtiyaç var.

Bir yanıt yazın