Kâinatta lüzumsuz hiç bir şey yoktur. Her varlık; taş, toprak, ağaç, bitki, hayvan ve insanın cins ve fert olarak bir varlık sebebi vardır. Her şey kendi yerini iyi doldurur ve görevini yerine getirirse sistem sağlıklı işler.
Varlık sebebimiz, ilahi rehberliğe uygun bir şekilde; insanımızın, ailelerin, kurumların, toplumun ve gücümüz nispetinde kâinatın işleyişine olumlu katkı sağlayabilmektir.
İnsan, halife sıfatı gereği, yaratılış ve kabiliyetler cihetiyle harikadır. Ancak fıtratı bozulup kötülüklere bulaşan kişi, bu mükemmelliği kaybedebilir.
Bir insanın hayatına dokunmak ve iç huzuruna katkıda bulunmak, muhteşem bir memnuniyet vesilesidir.
Toplum; kişi, aile, kurum ve kuruluşlardan teşekkül etmektedir.
Benim temel sorgulamam, “biz kime ne verdik, ne istiyoruz, ben fert olarak üzerime düşen görevi yerine getirdim mi?” Bu sorgulama çerçevesinde gücüm ve sorumluluk alanım nispetinde gayret içerisindeyim.
Eğitim ve gelişimde, öz denetimi ve sorumluluk bilinci önemlidir. Dış kontrol, bir yere kadar etkili olabilir.
Kısa ve geçiştirme cevaplar, iletişimi bitirir. Çözümleme, derin tahlil ve paylaşım ile mümkün olabilir. Bu da ehli ile yapılmalıdır.
Bizim için “dürüst iletişim ve paylaşım, canlı kitapları okumak gibidir. Her kişinin, bilgi, tecrübe, hayata bakış açısı ve değerlendirmeleri, hazine gibidir.”
Değişim, özden ve kalpten başlar. Biz, insanın kabiliyet, kapasite ve fıtratına erişebildiğimiz kadar tesir edebiliriz.
Her kişinin, olay, olgu ve durumları değerlendirmesi; yetiştiği şartlar, olumlu-olumsuz tecrübeler ve içinde bulunduğu psikolojiye göre değişir.
İnsanımızın hayat kalitesine olumlu bir katkımız olur ise Rabbimizin katında sorumluluğumuzun hafifleyeceğini ümit ederiz.
Varlık sebebimizle bulabilme ümidiyle…